Zan, bir insanın başkalarını haksız yere töhmet altında bırakmaktır. O kişilerin haklarını eksiltmeye çalışılmaktır. Zanda, bir başkasının itibarını zedeleme amacı vardır. İhtiyaten bazı zannın çoğundan kaçınmak lazım!

İnsanlar, birbirlerinin sözleri hakkında hayır düşünmeli. Birbirlerinin konuşmalarından güzel şeyler çıkarmalı. Arayan, aradığı o şeyde mutlaka bir güzel taraf bulabilir.

Zan, iki türlüdür. Birisi hüsnü zan ve diğeri de suizan... Hüsnü zan güzel düşünce demektir. Suizan ise aksine kötü düşünce demektir. Suizan, art niyet demektir. Zan, sözlerin en yalanıdır.

Mütecessis olamamalı. İnsanları gizliden görmeye çalışmamalı.  İnsanlar birbirinin iç yüzlerini çok araştırmamalı. Birbirlerinin sözlerinde açık aramamalı. İnsanlar birbirinin sözüne kulak kabartmamalı. İnsanlar birbirini çekememezlik yapmamalı.  İnsanların biri ötekine buğuz etmemeli. Kimileri, kimilerini çekiştirmemeli. Birbirlerine haset etmemeli. Bütün bu kötü hasletlerin tamamının temelinde hasetlik vardır. Hasetlik çok kötü bir ruhi hastalıktır. Mutlak tedavisi gerekir.

            Zan, üzerine konuşulan sözler gıybet olur. Yalan olur. İftira olur. Dedikodu olur. Gıybet demek, bir kişinin yanında konuşulduğunda memnun olmayacağı sözlerden onun olmadığı zamanda konuşulan sözlerdir. Halk tabiriyle arkadan konuşmaktır. Gıybet meselesi hakkında Hz. Peygamber’e sorulduğunda:

            -Söylenilen sözün vasıfları o kişide var ise onun gıybetini yapmış olursun. O hâller onda yok ise iftira atmış olursun, buyurmuştur. Gıybet, icmaen haramdır. Büyük günahlardan biridir. Gıybet insanı helake sürükler. Gıybet, zandan kaynaklanır. Gıybetin besini zandır. Allah Resulü:

-Ey dilleri ile iman edip de kalbine iman girmemiş olanlar topluluğu; Müslümanların gıybetini yapmayın. Onların kusurlarını araştırmayın. Her kim, onların kusurlarını araştırırsa, Allah da onların kusurlarını araştırır. Allah, her kimin kusurunu araştırmışsa onu kendi evinde rüsvay eder. Allah, kimin kusurunu araştırırsa o kişi binitinin karnında dahi olsa onu perişan eder.

Mi’rac’a çıktığımda bir topluluğa rastladım. Gördüğüm insanların bakırdan tırnakları vardı. Kendi göğüslerini ve yüzlerini tırmalıyorlardı. Ey Cebrail, bunlar kimler diye sordum. Cebrail:

-Bunlar, insanların etlerini yiyen ve insanların namuslarına leke sürecek sözler söyleyenlerdir. Bunlar insanları ayıplayanlar ve söz getirip götürenlerdir, dedi. Allah’ın emirlerini sevmek ve yapmak şarttır.

Yasakladıklarından korkup kaçmak ve terk etmek de şarttır. Bu durum, insan üzerinde Allah’ın hakkıdır. Allah, Tevvâb sıfatından dolayı tövbeleri kabul edendir. Tövbe işlenen kusurdan, suçtan dolayı pişmanlık duymaktır. Tövbe, o suçu bir daha yapmamak üzere Allah’a söz vermektir. Allah, Rahmet sıfatından dolayı da inananlara da çok merhamet edendir. Gıybetten dolayı tövbenin kabul şartı; gıybeti terk etmektir. Her kim, bir mü’mini ayıplayan münafıktan korursa; kıyamet günü Allah, cehennem ateşinden o kişinin yanmasını koruyacak bir melek görevlendirir. Bir kişi, diğer bir kişiyi gıybet ettiğinde Allah, o kişiyi sırat köprüsü üzerinde tövbe edinceye kadar tutuklar.

Kim, bir Müslümanın haklarına saldırı olduğunda ondan arka çıkarsa arka çıkmasından dolayı Allah, o kişiye sıkıntılı zamanlarında o nispette yardımcı olur.  Aksinde ise, bir Müslümanın zorda olduğunda ona yardım etmeyene Allah’ta onun zor zamanlarında yardımcısı olmaz.

Allah, Kur’an’ın Hucurat suresi ayet on iki de mealen: “ Ey iman edenler! Zannın birçoğundan kaçının. Çünkü bazı zanlar günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Kiminiz, kiminizi arkasından çekiştirmesin. Hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Bu tiksinti verici bir durumdur. Bundan tiksindiniz değil mi? Allah’tan korkun. Şüphesiz ki Allah; Tevvâb’tır, Rahimdir.” buyuruyor.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!