Milletçe, geçtiğimiz hafta acı bir gün daha yaşadık. Ülkemizin doğusunda oluşan bir depremle sarsıldık. Can ve mal kayıpları oldu. An itibariyle, Elazığ ve Malatya illerinde 41 vatandaşımızın can kaybından söz ediliyor. Dilerim Mevla’dan deprem nedeniyle ölü sayısı son olur. Yaralılar var! İnşallah en kısa sürede sağlıklarına kavuşurlar.

 

Tabi afetlerden bir kez daha “Deprem” vakıası ile derinden üzüldük. Devletimizin resmi, sivil, gerçek, tüzel tüm kurum ve kuruluşları deprem mahalline akın akın yardıma koştu. Cumhurbaşkanından her bireye kadar tüm Türk milletinin yüreği depremzedeler için çarptı.

 

Bu tabi afet karşısında herkes üzerine düşen sorumluluğu ziyadesiyle yerine getirmenin çabasına girdi. Milletçe duygu birliğimiz bütünleşti. Ülkü ve kardeşlik duyguları ile aynı acıyı hissettik.  Birlik ve beraberlik ruhu her zamanki canlılığını gösterdi. 

 

Deprem mahallindeki yaraları sarmak için gösterilen mücadele halkımızdaki insan sevgisinin en büyük göstergesidir. Kardeşlik bağlarının varlığıdır.

 

Merkezi Elazığ Sivrice olmak üzere 6.8 şiddetindeki bu deprem Malatya, Adıyaman, Diyarbakır ve diğer çevre illerde hissedildi. Gecenin ilk saatlerinde meydana gelen acı olayın haberini, sosyal medyada; yayınları sırasında son dakika haberi olarak verdiler.

 

Böyle durumlarda da insanların birbirlerini suçlaması yerine herkesin üzerine düşeni en iyi biçimde yapması doğru olandır. Elinden hiçbir şey gelemeyenlerin de üzerine düşen görev; vatan ve millet adına hayır duada bulunmaktır. Halkımız yardım severliğini, dayanışma ve kaynaşmasını bir kez daha en güzel bir şekilde ortaya koydu.

 

Tabi afetleri “kadercilik” le tartışıp durmak hiç kimseye fayda sağlamaz. Suyu bulandırmaktan öteye gitmez. İnanç meselesi, inat ve istismar meselesi olamaz. Çıkar, polemik ya da fırsatçılık konusu hiç yapılamaz.

 

Tabi afetlerin bir ilahi ve bir de insani boyutu vardır. Hadiseye işin ilahi boyutu ile bakıldığında yerler, gökler ve arasındakilerin hepsine malik Allah’tır. O dilediğini, istediği şekilde yapar. Olayların bu yönünü sorgulamaya kimsenin gücü yetmez. Ancak olayın insani boyutu ise insan elinde olanıdır. Yapılaşmayı sağlam yapmak ve daha doğrusu gerekli tertibatı almak insani sorumluluktur. İnsani sorumluluk, işin her aşamasını kontrol altında tutmaktır.

 

Bu deprem hepimizin bildiği gibi ilk değil! Allah-u âlem belki son da değil. Duamız, Allah’tan son olmasını dilemektir. İnsana düşen görevlerden birisi de yaşadığı olaylardan ders çıkarmaktır. Yaşam koşullarını o şartlar göre oluşturmaktır. İnsan, doğa şartlarında yaşar. Doğanın şartları bazen çetinleşir. Yaşam zorlaşır. İnsan yaşam koşullarını normalden öte çetin şartlara göre tasarlamak zorunda…

 

İsimleri ve durumları sayılamayacak kadar çok tabi afet türleri var. Allah’ım ülkemizi her türlü afetten korusun! “Umut ve korku” yan yana iki duygudur. Ne korkusuz ve ne de umutsuz olunamaz. Alınacak bütün tedbirler korkulandan kurtulmak ve ümitlere kavuşmak için alınır. Allah-u Teâlâ, benden korkun ve yine benden ümit edin buyuruyor. Aklıselim olanlar, gereken tedbirlerini “korku ve ümit” duygularını kaybetmeden zamanında ve yeterince alırlar. Sağduyu sahipleri şunu unutmazlar: İnsani güç sınırlıdır. İlahi güç ise sınırsız…  İşin kötüsü tedbirsizlik ve duyarsızlıktır.

 

Biz insanız. İnsanın başına çeşitli hadiseler gelebilir. Başa geleni metanetle en az zararla atlatabilmek akıllının işidir.

 

Tüm Türk milleti olarak gönülden yaralandık. Can kayıplarımıza Allah’tan rahmet ve bütün milletimize başsağlığı diliyorum. Ölenlerin mekânları cennet olsun! Allah, memleketimizi beterlerinden korusun!

 

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!