İnsan denen varlık su misali hayatın akışında akar gider. Doğumdan ölüme akar gider. İnsan yaşamında değişik olaylarla karşılaşır. Karşılaştığı bazı olaylar bazıları için huzur ve mutluluk olurken bazıları için de felaket olur.  İnsanlar bazen çok mal kazanır. Kazandığı o maldan nice faydalar beklerken bir anda o mal o kişi için felaket oluverir.

İnsan bilmeden sever. Severken sevdiği bir anda musibete dönüşüverir. Yaşanmış değişik olayların veya çeşitli duygular vardır. Olaylar ve duyguların her insanda bir ya da birden fazla etkisi olur. Her etki, her bir insanda farklı boyutlarda şekil alır.  Kimisinde hüzün olur, derde dönüşür. Kimisinde sevinç olur, mutluluğa vesile olur. Yaşanmış, yaşanan veya yaşanacakların her biri bazılarında duygu seli olup çağlayana dönüşür. Çağlayandan dökülen seller bazen ağır tahribatlara yol açar. Bazen de, umulmadık faydalar sağlar. İnsan beklenenden fazla ya sevinçler ya da hüzünler yaşar.

Bir kısım insanlar yaşadıkları acı ya da sevinçleri gönüllerinden beyaz sayfalara edebi tür olarak anı, hatıra, günlük, izlenim şeklinde dökerler. Bazıları işi daha da usta bir şekilde ileriye götürüp hikâye veya romana dönüştürürler. Bir kısım insanlar da, yaşadıkları ya da yaşanması muhtemel hadiseleri gönül dünyalarından şiir olarak dökerler. Yunusça’nın gönül dilinden şu dizeleri döktüğü gibi:

                        Soysuza giydirmişler bir kat urba

Babasına demiş sakın yoluma durma

Şimdi adam oldum geçmişimi sorma

Sakın benim kişiliğimi açığa vurma

                                    ***

Soysuz hırsızlığa girmiş garibin ahırına

Demiş ne götürürsem kendi bahtıma

Garipten çalmış mal haraminin hatırına

Her şey ona helâl, haram başkasına

                                    ***

Garipler ah çeker gecelerin sabahı

Çektikçe ahlar titretir dört cenahı

Garibin her ahı hatırlatır semahı

Garibe kulak verenler bulur felahı

***

Her yalan bir gerçeği hatırlatır

Söylenen yalan bin vicdanı sızlatır

Sızlayan her vicdan gökleri ağlatır

Ağlayan gökler ilahi öfkeyi kabartır

                                    ***

Yunusça der; başa geleceği bilir mi insan

Bilseydi eğer telaşından çatlardı inan

Bu kuralı böyle koymuş yüce yaradan

Var mı? Böyle kuralı bozacak ferman

Şiir ya da nesir türleri usulünce işlendiğinde sanat eseri olarak ortaya çıkarlar. Sanatçılar, toplumun ortak duygu ve düşüncelerini nakışlar hâlinde işleyen sanatkârlardır. Fedakârlık olmadan sanat olmaz. Her sanat eseri fedakârlık ister. Alın teri, el emeği ve göz nuru ile yoğrulup meydana konmayan hiçbir eser sanat eseri olamaz! Sanat eseri, sanatkârdan duygu ister. Özveri ister.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!