İnsanın üzerine her zaman rahmet rüzgârları eser mi? Gazap rüzgârlarını da unutmamak gerek. Gönül ister ki, herkes rahmet rüzgârlarından faydalansın. Hiç kimse gazap rüzgârlarına çarpılmasın. Ne olursa olsun insanın, insan olma şerefine yakışır biçimde hayat sürmesi. Aksi, felaket olur. İnsan için yaratanın razı olacağı şekilde davranması akıl işi. Rab, kulundan zararlı davranışlar istemez. Emanete ihanetten, yalan sözden, fikri kirlilikten, art niyetten, hile, gaflet ve cehalet gibi melanetliklerden hoşlanmaz.

 

İnsan, kendini sorgulamalı… Niçin mi? Yunus Emre’nin şu dizelerinde: “Bir ben vardır, benden içeri / Nereye bakar isem dopdolusun. Seni nereye kayam benden içeri” dediği gibi sorgulamalı… Sorgu zamandan, mekândan, varlıktan, yokluktan, gelen ve gidenden olmalı. İnsan istiklal ve istikbalini düşünmek zorunda… Sorgu, doğru zamanda yapılmalı. Rahmet rüzgârlarının estiği zamanların kıymetini bilmeli. Gazap rüzgârları,  insanın kendi etkisinden kaynaklanır. İnsan gazap rüzgârlarından uzak durmaya ve rahmet rüzgârlarıyla buluşmaya gayret etmeli.

 

İnsan yanlış yapabilir. Önemli olan yanlıştan dönmek… Zaman değerlidir. Zamanı değerlendirmeyen ziyandadır. Öyle zamanlar vardır ki, değerine paha biçilmez. Kıymetli zamanlardan biri de Ramazan ayıdır. Akıllı insan değerli zamanları coşkuyla karşılar. Hakkını vererek yaşar. Hüzünle uğurlar. İmsak ve iftar vakitlerini anlamına uygun yaşayana ne mutlu!  Ramazan günleri akabinde üç gün bayramdır. Bayramlar barış, kaynaşma, dayanışma ve yardımlaşma günleridir. Ramazan günleri, kişinin rabbi ve rabbin kulları ile barış ilişkilerini zenginleştirdiği günlerdir. Geçen günlerin matemini tutmak yerine her günü bayrama hazırlık günü bilerek yaşamalı.

 

Bayramlar zengin ve güçlünün şen şakrak dört köşe olacağı günler mi? Bayramlar mağdurun, mazlumun, fakir ve yoksulun hakkına tecavüz edilip edilmediğini sorgulama zamanlarıdır. Kişinin kendisini sorguladığı zaman sorunlar çözülecektir. Zengin ve güçlünün bayramı mazlum, mağdur, yoksul ve fakire bayram yaptırdığı zamandır.  Mağdurlar, mazlumlar, yoksullar, fakirler ve engelliler topluma Allah’ın birer emanetidir. Mağdurların, mazlumların, fakir ve yoksulların hak gaspı gazap rüzgârlarına sebeptir. Her ferdin canı, aklı, malı, inancı ve iffeti azizdir. Hiç kimse bir başkasının can, mal, akıl, inanç ve iffetine saldırı hakkına sahip değildir. 

 

Gelecek öğretim sezonu pansiyon paramı karşılamak zorundaydım. 1973 Yılı Temmuz’u idi. Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi altyapı çalışmaları başlamıştı. Bir firma çalışanların yatak ve yemek ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik şantiye kurmuştu. Ulaşım, müşküldü. Lise birden ikiye geçmiştim. İş aramak için gittiğimde müteahhit Yalçın Bey ile formeni Mehmet Usta oradalardı. İş istedim. Amele olarak çalışabileceğimi söylediler. Şartım var, dedim. “Nedir, şartın?” dediler. “Cuma, günleri Cuma namazına giderim.” dediğimde “Nerde, nasıl?” dediler. Sultandere köyünü kast ederek “İşte, şu köyün camisine yaya gitmek istiyorum. Cuma namazı için geçen süreçle alakalı isterseniz yevmiyeden kesin. İsterseniz o gün ilave çalışma yapayım.” dediğimde, “İlave çalış…” dediler.

 

İlerleyen günlerin birinde patron: “Mehmet Ağa, işe girerken bizimle pazarlık yapan genç Cuma namazına gidiyor mu?” dedi. Mehmet Usta: “Gidiyor, yerine bir buçuk saat ilave çalışıyor.” deyince, patron: “Peki, ne ile gelip gidiyor?” diye, sordu.  Mehmet Usta: “Efendim, yaya gelip gidiyor.” dedi. Patron: “Bundan böyle bizim araba götürüp getirsin. İlave çalışma da yapmasın. Biraz bizim de üzerimize rahmet rüzgârları esin!” dediğinde, altmış çalışanın tamamına yakını Cuma namazına gitmek istediklerini söylediler. Ama onların isteğini kabul etmedi. İşçiler: “O gidiyor.” dediklerinde, patron: “O, şartlı işe girdi. İhtiyacı olana bizim de katkımız olmalı.” o an, patronun gözlerindeki ışıltıda bayram sevinci yaşadığını gördüm.     

 

Bayramlar, barışık toplumlarda anlamını bulur. Kin, garaz, yalan, iftira, dedikodu, gıybet, fitne ve fesadın kol gezdiği toplumlarda bayramlar ne denli huzurla yaşanır.  Can, akıl, mal, inanç ve iffet güvenliği olmayan toplumlarda bayramlar nasıl kutlanır? İnsan, kendisiyle yüzleşmeli. Kaç yüzü olduğunu görmek için aynaya bakmalı.  Kişilik ve kimlik tespiti yapmalı. Kimliğini öyle belirlemeli ki, kişiliğine yönelen gazap rüzgârları rahmet rüzgârlarına dönüşsün. Kişi kendisiyle yüzleştiğinde “riyakâr” olup olmadığını görmeli.

 

Riya, yanlışları doğru kabul etmek ve doğruları yanlış addetmektir. Riya, hakikatin aslını bozmaktır. Hırsa yenik düşenin sonu hüsrandır. Gazap rüzgârları insanın üstüne üstüne servet, şehvet ve şöhret azgınlığından eser.  Riya, kandırmaya ve aldatmaya çalışmaktır.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!