“Ada’daki varlık ve bekamızı daha da kuvvetlendirmek ve sağlamlaştırmak yolunda azami gayreti göstermek bize düşer… Bilmeliyiz ki ümitsizlik yalnız insanları değil milletleri de mahveden en ezici bir silahtır. Ümitle çalışan, azimle yola çıkan herkes için hayatta muvaffakiyet mutlak surette müyesserdir”. 1955                                                                                                                                                                                                          Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

            Birleşik Amerika Devletlerinde son yapılan Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını kuyuları taşlarla doldurmuş olan Bay Trump tanımadığının türküsünü çığırmaya devam ediyor. Görünen o ki yeni yönetimin işlerinin bir hayli zor olacağını söylemek olasıdır. Buna koşut Bay Trump’ın görev süresince tartışmadığı daha ileri boyutta ise kavga etmediği siyaset adamının kalmadığı yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

AB ülkelerinin aynı zamanda NATO üyesi olmalarına karşın özellikle savunma konularında yaşanan tartışmalar Avrupa Ordusu kurulması noktasına taşınıyordu. Böyle bir ordunun kurulmasının fantezi olmanın ötesine geçemediğini söylemek olasıdır. Fantezi bile olsa birlik içinde gedik açtığı biliniyor. Buna karşın Rum kesimi ordu kurulmasına büyük umut bağlıyordu. Bu ordunun kurulması noktasında hevesinin kursaklarında kaldığını vurgulamak gerekiyor. Böyle bir yapı oluşmadığı için bölge ülkeleri ile askeri işbirliği anlaşmaları imzalamaya çalışıyorlar.

Trump’ın saldırıları sonrasında dünya ölçeğinde yeni yapılar da oluşuyor. Dünyayı sarsan Korona virüs salgını bu yapıların oluşmasını tetikliyor. Bölgesel yapıların yanı sıra Çin ile Rusya’nın başlattığı işbirliği çalışmalarının dikkatle izlenmesini zorunlu kılıyor. Görünen o ki bu yapılanmalar Amerika’nın dünyanın tek egemeni olmadığının da göstergesi oluyor.    

Buna koşut Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın Ege Denizi Hava Sahası Raporu Yunanistan’da tartışılıyor. 1982 yılında imzalanan Deniz Hukuku Sözleşmesine göre Ege Denizi İÇ DENİZ olarak kabul ediliyor. Bu nedenle Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan müzakerelerde iki ülke arasında uzlaşı sağlanamaması üzerine Türkiye adı geçen anlaşmayı imzalamamıştı. Yunanistan’ın ısrarını sürdürmesi iki ülke arasında Ege sorunu diye bir açmazın yaşanmasına neden oluyor.

Uluslararası Hukuka göre bir ülkenin hava sahası karasuları ile denktir. Bu nedenle Amerika’nın görüşüne göre de Hava Sahası sınırının kıta sahanlığına paralel olarak 6 deniz mili olduğu kabul edilmektedir. Rapora göre Yunanistan’ın hava sahasını 10 deniz mili, kıta sahanlığının 6 deniz mili olduğuna dikkat çekiliyor. Bu durumda Yunanistan, Amerika ile aynı görüşü savunmuyor. Biden ekibinin görevi devralmadan önce Trump yönetiminin yaptığı bu çalışma atılan bir kazık olarak algılanıyor. İki ülke arasında yaşanan kazık atma çabası sonucunda Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan deniz sahalarının uluslararası yasalar çerçevesinde belirlenmesi gerekiyor.

Cumhurbaşkanı seçimi sonrasında yaşanan belirsizlik şimdilik yeni hükümetin kurulması ile sonuçlanmıştır. Yeni görev alanların büyük sorumluluk aldıklarının bilincinde olduklarına inanılıyor. En azından söylemler bu yöndedir. İçte yaşanan sıkıntılara koşut önümüzdeki yıldan itibaren BM gözetiminde yapılacak görüşmelerle adadaki uyuşmazlığın çözümü konusunda adım atmamız isteneceği gizli bir bilgi değildir.

Bu nedenle bütün siyasi partilerin kendi sorumluluklarının bilincinde olarak hareket etmeleri gerektiğini anımsatıyoruz. Ortak üretilecek çözümlerle yol almak olanaklı olacaktır. BM Genel Yazmanın Özel Temsilcisi Bayan Lute’un taraflar arasında ortak nokta bulunmadığını söylüyor olması bizlerin ortak çözüm noktasında bulunmamızın önünde engel değildir. Özellikle önerilen 5+1 çözüm formülünün gerçekçi olmadığı konusunda tek ses olarak yanıt vermemiz gerektiğine inanıyoruz.

Karşımızdaki unsur acımasızca bizlere saldırırken eteklerimizdeki taşları dökmemiz gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…