Türkiye’de 3 milyon öğrencinin internete erişimi olmadığı ve bu yüzden gerçekleştirilen online eğitimlere katılamadığı yönünde haberler geçtiğimiz gün gündemdeydi. Eskişehir’in köylerinde de bu sorunun olduğu CHP Milletvekili Utku Çakırözer’in yaptığı ziyaretlerle ortaya çıktı. Devletin eğitimde fırsat eşitliği sağlaması gerekirken internete ulaşamayan bu çocuklar ne yapacak? Hadi diyelim ki internete ulaştılar, tablet alacak parası olmayan aileler ne olacak? Bir ülkenin gelişmesinde ve kalkınmasında en önemli etkenlerden birisi eğitimdir. Çocukların ve gençlerin internete ulaşamadığı gerekçesiyle eğitime katılamaması büyük bir problem. Gelişemeyen çocuklar ileride bu ülkeye de katkı sağlayamaz ya da daha az katkı sağlar. Bu nedenle bu soruna bir an önce çözüm bulunmalı. Devlet bu çocuklara tablet ve internet erişimi sağlamalı, eğitimde fırsat eşitliği yaratmalıdır.

Eğitimden bu kadar bahsettik de önemini biraz da pandemi üzerinden ele alalım. Sokakta maske takmayan insanlar, karantinada olması gerekirken çıkıp dolaşan vatandaşlar… Liste böyle uzar gider. Geçtiğimiz gün Türkiye’nin tüm illerinde maske takma yasağı geldi. Neden? Çünkü vatandaşlarda gereken bilinç yok. Bunun da bence en büyük nedeni eğitimsizlik. İnanıyor musunuz ki yasak olmasa insanlar maskelerini takacak? Yasak değilken maske takmayanların büyük çoğunluğu şu an 900 lira ceza ödememek için maskesini takıyor. Hem kendi sağlığını düşünmüyor, hem de halk sağlığını riske atıyor. Sağlık çalışanlarının emeklerine göz göre göre hakaret ediyor. İşte tüm bu sorunların üstesinden eğitimle gelebiliriz. Belli bir eğitim düzeyi üstündeki bir insanın bile bile lades diyerek maske takmayacağını düşünmüyorum. Hele hele karantinada kalması gerekirken, sokaklarda dolaşmak ya da akrabalarını ziyaret etmek gibi bir hata yapacağına ise hiç inanmıyorum. Tam olarak da bu yüzden, eğitimde fırsat eşitliği sağlamalı ve her bireye eğitim imkanı vermeliyiz.

SAĞLIK ÇALIŞANLARI TÜKENİYOR

Şüphesiz ki pandemi döneminde en çok zorlanan insanlar doktorlar ve sağlık çalışanları oldu. Dur durak bilmeden saatlerce çalıştılar. Bunu yaparken ölümü de göze aldılar ve maalesef bu hastalık nedeniyle yaşamlarını da kaybettiler. Özellikle 1 Haziran ile başlayan normalleşme sürecinin ardından hastalığın yayılmasının önüne geçilememesi, sağlık çalışanlarını tükenme noktasını getirdi. Peki sağlık çalışanları ne istiyor? Türk Tabip Odası’nın açıklamasına göre sağlık çalışanları, hekimler ve bütün sağlık çalışanlarının ölüm – kalım savaşına dönüşen COVID-19 mücadelesinde yalnız bırakılmayacaklarını, korunacaklarını, bu insanüstü çabaların farkında olunduğunu gösterecek; maddi ve manevi olarak destekleyecek, hastalanan ve vefat eden arkadaşlarımızın “meslek hastalığı” tanımını kabul edecek Sağlık Bakanlığı ve hükümet tutumu istiyor. Salgının yaygınlaştığı ve uzun süreceğinin yadsınamaz hale geldiği bir dönemde hekimler ve sağlık çalışanlarının çalışma sürelerinin 6 saate indirilmesini, dinlenme yer ve zamanlarının pandemi göz önünde bulundurularak yapılandırılmasını ve yeterli sayıda kişisel koruyucu ekipman sağlanmasını, bu hususta hiçbir aksama yaşanmamasının sağlanmasını istiyor. İşin özü sağlık çalışanları devletin yanında olduğunu hissetmek istiyor. Eğer koronaya karşı verdiğimiz bir savaş ise bu savaşın en ön cephesinde çatışanlar da sağlık emekçileridir. Bu savaşı kazanmak istiyorsak, devletin sağlık çalışanlarına maddi ve manevi tüm desteği sağlaması gerekmektedir. Vatandaşlar da ellerinden geldiğince kurallara uyarak sağlık çalışanlarına yardım etmelidir. Aksi takdirde sonumuz pek hayırlı gözükmüyor.