Kurban ne töredir. Ne örf ve ne de bir adet! Dini hükmü, vacip olan bir ibadet! Mutlak iradenin imtihanı, lütfu, merhameti ve cömertliğinin insanlığa ilanıdır. İnsan, kurbanla ilgili bu sınavla şeytana karşı büyük bir zafer kazanmıştır. İnsanın kazandığı bu zaferle Mevla, meleklere karşı iftihar etmiştir. İnsanın kazandığı bu sınava karşılık kurban ve bayram Allah’ın insanlığa ikramı olmuştur. Kevser suresinde Allah: “…Rabbin için namaz kıl, kurban kes!” buyurmuştur. İnsan aklı bu safhaya kadar yürür bundan ötesinde durur. Aklın gücü bu hududa kadar yeter. Aksini iddia, aklı iflasa sürükler.

 

Kurban, itikadı ve iktisadi bir vakıadır. Dinsel ve sosyolojik bir olgudur. Tarihsel boyuttan öte dinsel değerdir. Sosyoekonomik canlılığıyla, sosyolojik hayata katkı sağlar. Kurban toplumsal güven, sevgi, barış, huzur, paylaşma, dayanışma ve kaynaşmaya sebeptir. Kurban, bir mal üzerinde kişinin kendi hakkının yanında Allah hakkı, fakirin hakkı, komşu hakkı, akraba hakkı, misafir ve toplum hakkı olduğuna dair ilahi bildirgedir. Bir malda kişinin ailesi, çocukları, torunları, anne, baba, nine ve dedelerinin hakları vardır. İslam fıkhında bu hak sahipleri silsilesine “usul ve füru” denir. Usul ve füru hukuki bir terimdir. Hukuk, hak sahibine hakkının teslimidir. Kişinin malı üzerindeki Allah hakkını yerine getirmesi ise ibadettir.

 

Kurban denilince akla insan, şeytan ve bayram gelir. Hz. İsmail üzerinden baba, oğul ve anne üçlüsünün Allah’a karşı görev bilincinin zirve noktası dinsel duygulara bir derstir. Kurban ve bayramı doyasıya yaşamak şeytanı yenmenin zaferini kutlamaktır. Kurban ve bayramı hakkaniyet ölçülerinde ifa etmek Allah’ın meleklere karşı iftiharına nedendir. Kurban, verilen sözün ciddiyetini insanoğluna Allah’ın hatırlatmasıdır.

 

Hz. İbrahim, bir oğlu olduğunda onu Allah’a kurban edeceğine dair Rabbine taahhüde bulunmuştu. Oğlu olduktan sonra Hz. İbrahim’e bir gece rüyasında: “Oğlunu boğazlayıp kes!” dediler. Uykusundan uyanan İbrahim rüyanın rahmani mi, şeytani mi olduğunu düşünüp tereddüde düştü. Ertesi gece aynı rüya hâsıl oldu. Üçüncü gece aynı rüyayı görünce rüyanın rahmani olduğuna kanaat getirdi. Gördüğü rüya gereği verdiği sözü yerine getirmek için oğlu İsmail’i kurban etmeye karar verdi. Oğlunu kurban etmek için kıra götürürken oğluna: “Yavrum, rüyamda seni kurban kesmekle emrolundum, ne dersin dedi.  İsmail: “Babacığım emrolunduğun vazifeyi yap! Beni sabredenlerden bulacaksın, dedi.

 

Hz. İbrahim ile İsmail, baba-oğul dağa çıktılar. Baba, oğlunu kurban etmek üzere sol yan üstü yatırdı. İsmail: “Baba, bıçağını iyice bile ki beni tez kessin. Elimi ayağımı sıkı bağla da etrafa kanım fazla sıçramasın. Kan ve çırpınışlarımı gördükçe metanetin azalmasın. Gömleğimi anneme götür onunla teselli bulsun.” dedi. Hz. İbrahim ağladı. Oğlu İsmail’in elini ayağını bağladı. Yerde yatan oğlunun boğazına bıçağı dayadı.  Bıçak kesmedi. Bıçağı taşa vurdu. Taş, ikiye bölündü. İsmail, babasına: “Baba, sen mi cömertsin yoksa ben mi daha cömerttim.” dedi. İbrahim: “Oğlum, ben daha cömerttim. Çünkü ben, oğlumu feda ediyorum.” dedi. İsmail: “Baba, ben, senden daha cömerttim. Senin bir oğlun daha var. Onunla teselli olursun.  Ama ben, tek olan canımı feda ediyorum.” dedi. Baba, oğul arasındaki cömertlikle alakalı bu karşılıklı konuşma üzerine Allah: “Ey İbrahim! Ben, ikinizden de cömerttim! Katımdan, lütuf olarak gelen şu koçu oğlun İsmail’in yerine kurban et. Seni, bağışladım. Vadin yerine gelmiştir.” buyurdu.

 

Hz. İbrahim, oğlu İsmail’in boynuna bıçağı vurduğu zaman Allah, meleklere karşı insandan memnuiyetini iftiharla: “Ben, size, sizin bilmediğinizi bilirim dememiş miydim? Kullarım İbrahim ile İsmail’in bana olan sadakat ve tevekküllerini gördünüz mü? İşte insanın size olan üstün hâli böyledir. İnsan, bana olan kulluk görevini yerine getirdikçe ulviliklere yükselir. Şeytana uydukça süfliliklere düşer. Kurban, insanın Allah’a olan şükran borcudur. Kurban, insana kurban edeceği evlâdının Allah’ tarafından bağışlanma bildirgesidir. İnsan canının bütün canlardan daha değerli oluşunun fermanıdır. Hac suresinde Allah: “Kurbanlık hayvanları Allah’ın size olan nişanelerinden kıldık… Allah’ın adını anarak kesin. Onlardan yiyin. İhtiyaç sahiplerinden isteyene de istemeyene de yedirin. Şükredesiniz diye onları, sizin emrinize verdik… Elbette onların etleri ve kanları Allah’a ulaşmaz. Ancak Allah’a, sizin takvanız ulaşır… Onları bu şekilde sizin hizmetinize verdik ki Allah’ı tekbir ile yüceltin…” buyuruyor. Takva, kulun Allah’tan korkması ve beklentilerini O’dan ummasıdır. Kurban, Allah’a kişinin şükür ifadesidir.

 

Kurban yoksulun, fakirin, garibin, talebenin, mağdurun, misafirin, yolcunun, aile bireylerinin ve toplumun hakkıdır. Kim üzerinde hakkı olana hakkını teslim etmez ise başta Allah hakkına tecavüz etmiş olur. Fakirler, mağdurlar ve muhtaçlar içinde bulundukları toplumlara Allah’ın birer emanetidir. İslam’da emaneti sahiplenmek ibadettir. Hz. İbrahim, Allah’a verdiği sözü yerine getirmek için oğlu İsmail’i kurban kesmek istediğinde Allah, kendisini af ettiğini ve İsmail’in canına karşılık bir koç ile verilen sözün kefaretinin ödendiğini bildirdi. O günden günümüze süregelen kurban olayının temeli bu hadiseye dayanır. Kurban olarak İsmail’in yerine bir koçun kurban edilmesini istemekle Allah, merhamet ve cömertliğini insanlığa bildirmiştir.

 

Hak sahiplerine haklarının verilmesine karşılık Allah, mükâfat olarak verene sevap veriyor. Mallarını artırıyor. Allah, Allah adına veren kullarına daha fazlasını verir. Diğer bir yönüyle mali ibadetler nedeniyle Allah, ibadet sahiplerinin başlarına gelebilecek pek çok belâ ve musibeti def ediyor.

 

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!