Eyüp Peygamberin yaşadığı ömürle ilgili çeşitli rivayetler var. İki yüz doksan üç yaş yaşadığı rivayet ediliyor.   

İnsanın görünüşte bilinmeyen düşmanı olduğu gibi bilinip de görünmeyen düşmanı da olur. Görünüp de bilinmeyen baş düşman İblis’tir.  İblis’in insana düşmanlığı hasetliktendir. İblis, insanın üstün yaratılışını kıskanmış. Bu nedenle Hz. Âdem’in şahsında Âdemoğlu nesline düşman olmuş. Allah’ın rahmetinden mahrum lanetli varlığın kötülüğünden başka ne beklenir ki? 

İblis, Âdem’e olan bu düşmanlığında Allah katından kovulmayı göze alacak kadar ileri gitmiş. Allah, İblis’i yüce katından kovmuş. Rahmetinden mahrum bırakmış.

Görünmeyen düşman haset ettiğinde kötülük dokundurmak için elinden geleni geriye bırakmaz. Şeytan’ın Hz. Eyüp’e yaptığı gibi... Hz. Eyüp, Allah’ın kahrına dokunacak hiç bir kötü hâle bulaşmamasına rağmen ona pek çok belâlar dokundu. Bu belâlar can, mal ve sağlık zayiatı olarak Hz. Eyüp’e bulaştı. Ona, bu belâları bulaştıran şeytandı.

Hz. Eyüp’ün üstün vasfı ve iyi hâlinden Allah memnun kaldıkça Şeytan, onu kıskanmış. Kıskandıkça, Eyüp Peygamberi Allah’a itaatte zayıf düşürmeye çalışmış. Onun için Şeytan, Allah’tan, ona kötülük dokundurmasını istemiş.

Düşman düşmandır. Düşmanın şerrinden emin olunmaz. Her şeyin en iyisini Allah bilir. Düşmanın şerrinden emin olmak gaflettir.

Hz. Eyüp kıssasında alınacak çok yönlü dersler vardır. Derdi veren Allah, dermanı da verir. Hz. Eyüp’ün önce hastalanması sonra sağlığına kavuşması gibi… Verilen sözün yerine getirilmesinde sözün önemini öne çıkarmak için Allah, Hz. Eyüp’e:

-İyileştiğinde hanımın Rahime’ye yüz sopa vuracağını söylemiştin. Yeminin yerini bulsun. Sözünün yerine gelmesi için hanımına yüz buğday başak sapını birleştirerek vur. 

Allah’ın uygulanmasını istediği bu hususta kullarına karşı şefkatli olduğu ortaya çıkıyor. Allah, kulları arasında şiddette razı olmuyor. Kulun, kula zarar vermesini istemiyor.

Hz. Eyüp’e, yitirdiği mal ve mülkünü ziyadesiyle geri vermekle Allah cömertliğini göstermiş. Evlâtlarının ölümüne sabrından dolayı Allah, Hz. Eyüp’e yeniden onları bağışlamış. Bağışlamakla Allah, af ve mağfiretinin sonsuzluğunu öğretiyor.

Allah kendi güç ve azametinin büyüklüğü ile sonsuzluğunu göstermek için de Hz. Eyüp’e:

-Ey Eyüp dilindeki kurdu koparıp suya at ve kalbindeki kurdu da kopar karaya sal! Dilden koparılıp suya atılan kurdun “sülük” ve kalpten koparılıp karaya atılan kurdun “arı” olmasındaki sırrı insani idrakle kavramak önemli… İki varlığın da insanlara şifa kaynağı olması Allah’ın şefkatinin bir parçadır.

Hz. Eyüp:

-Ya Rab! Hastalığım ürkütücü oldu.  Etrafımda olanlar hastalığımdan iğrendikleri için benden uzaklaştı. Bana verdiğin belaları dağlara yüklesen dağlar dahi dayanamaz. Deyip ağlayarak Allah’a yalvardı.

Allah:  

-Ey Eyüp, yarattığım gökler ile yerlerin, göklerden yere inen yağmurların miktarı ve sırrını bilir misin?  Gökleri direksiz durduranı tanır mısın? Benim yaratığım varlıkların sayısını sayabilir misin? Her canlıyı öldürüp dirilteceğimi ve hesap soracağım günü düşünür müsün? Arş’ı, Levh’i ve Kürsi’yi ben yarattım... Bu yaratıklarımın büyüklüklerini… Rahmet ve azap hazinelerimi bilir misin? Cennetin, Cehennemin derecelerini, ömür ve rızık miktarlarını bilir misin? Hz. Eyüp:

Allah’ım ihsanda bulunursan sana şükrederim. Azap edersen sabrederim. Ferman senindir. Beni, fazlınla koru, dediğinde Allah-u Teâlâ buyurdu:

-Ey Eyüp, seni esirgedim ve bağışladım. Bütün mal, mülk ve ehlini sana geri verdim. İade ettim. Senin bu imtihanın senden sonra gelenlere ders olsun!

Belâ ile imtihan ettiğimi mükâfatlandırırım.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!