Sanatın örgütlenmesi denilince hemen sanat çevresinin bir çatı altında toplanıp dernekleşmesi anlaşılır. Oysa kurumsal olarak dernekleşmesi, sanatın örgütlenmesinin önemli bir parçasıdır ama bir kentte sanatın örgütlenmesi; o kentte tiyatrolar akşamları, hafta sonu gündüzleri perdelerini açması. Müziğin her türünde konserlerin olması. Sinemalarda film gösterimleri arasında gişe hesabı yapılmaksızın dünya sinemasından filmlerin gösterlmesi. Edebiyatta yazarlarla, şairlerle sık sık buluşulması, şairlerin yazarların eserlerinin yayınlanacağı dergilerin, kitapların yayınlanacağı yayınevlerinin olması şart. Resim, heykel, karikatür, fotoğraf gibi plastik ya da görsel sanatlarda sergilerin açılması, karma sergilerin düzenlenmesi ama sadece sergilerin açılması değil konuk olarak ulusal ve uluslar arası sergilerin getirilmesi. Sanatın her alanında müzelerin olması ya da sanat çevresinin başka kentlerdeki müzelere götürürmesi, müzelerin yaşayan müzeler olması, dönemsel sunumlar yapması ve gerek yaşayan sanatçılar, gerekse sanat tarihi söyleşilerinin yapılarak gerekse kuramsal bilgilerin aktarılmasıyla sanat kültürünün verilmesi gerekiyor.

  Bunlarda yeterli değil; Türk ve dünya şiiri, romanı, müziği, tiyatro ve sinema gibi sanatın tarihsel ve de kültürel yanı ile donatılmış sanat sever dediğimiz izleyeni yaratılması gerekiyor. Şiir kültürü ile donatılmamış kişi şiirin tadını çıkaramaz yani alacağını alamaz, şiirin işlevne ulaşamaz böyle kişi şiir kitabı niçin alsın ki? Niçin zamanından ayırıp şiir dinletisine gitsin ki. Diye düşünmemiz gerekir. Aynı şeyi diğer sanatlar için de düşünmek gerekir . örneğin müzik kültürü yoksa toplum konserlerde kendi kültürüne göre konsere gider.

  Bunun için etkinlikler kadar sanat yazarlarına, sanat eleştirmenine, sanat basınına gereksinim vardır. Hem de sanatın olmazsa olmazıdır.

  Eskişehir bütün bunları bir bir gerçekleştiriyor. Eskişehir’in bir eksiği vardı. Kitap fuarları gelişmiş kentlerimizin hepsinde varken bir Eskişehirde yoktu. Geçen yıl o da gerçekleşti. Şimdi iki kitap fuarı açılıyor. Eskişehir’in son eksiği yayınevi idi. O eksiğini de Eskişehir’in köklü kitapçısı İnsancıl Sahaf ve sahibi Ahmet Kaygusuz tarafından “Dorlion Yayınları” adıyla gerçekleşti.iki yıldır sayısız kitap yayınlandı. Bunların arasında Eskişehirli şair Rıza Özdemir’in “Üfürmeler”,Erdoğan Ekiner’in “Haziran”, Gürcan Banger’in “Cam Kırık Şiirler Senfonisi”, Yalın Tunalı’nın “Yağmurhane”, Tayfun Ak’ın “Gökyüzü Yıldızları ve Çamur” Güngör Kibaroğlu’nun Kapıyı Çalan Kimdi?”, Osman Koçak’ın “Aşk Dirliği Yunus Emre” romanı var. Kısa zaman da peş peşe kitaplarımızda artık Eskişehir’de yayınlanıyor.

 

  Bir Şair Çevirmen Ersan Sözer vardı

  Ersan Sözer, dünyanın en kibar, çevresine duyarlı, örnek insanlarından şair, çevirmen dostumdu. Eskişehir’e sonradan gelmiş, Eskişehirli olmuşlar arasında en çok sevdiğim insanlardan biriydi...

  Ersan Sözer’den şair Yücel Saraçoğlu bahsediyordu. 1979 yılında Eskişehir Sanatçılar Birliği Başkanı olduğum günlerde postadan bir kart geldi. Başkanlığa seçilmemi kutluyordu. Bir gün yüzyüze tanıştık. Ona Eskişehir’i, Cumhuriyetin ilk yıllarında, Ankara’da uygulanan sıfırdan sanat çevresinin yaratılması gibi düşüncelerimin olduğunu, Ankara’yı incelediğimi, Ankara’da ve Oberhausen’de gördüklerimi Eskişehir’de yaşamak istediklerimi anlatmıştım. O da İstanbul’da büyümüş, Behçet Necatigil’in liseden öğrencisi olduğunu anlatmıştı ve ”Benim de üzerime düşenleri canla başla yapabileceğim” demişti. İlk işim “Anadolu’da Sanat” dergisini yayınlamak ve “Eskişehir Sanat Evi” adıyla sergi salonu açmak olduğunda, derginin her sayısında şiirlerini yayınlamıştım. Sanat Evi’nin vitrini vardı, orada Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi “Vitrinde Şiir” önermişti ve ilk sergiyi de Dağlarca’yı tanıtan şiir sergisini gerçekleştirmiştik. Derginin 4. Sayısında “Öğretmenin Behçet Necatigil” diye öğretmenini tanıtmıştı. Behçet Necatigil’in öğrencilerini şiirle nasıl tanıştırdığını, yetenekleri şiir yazmaya nasıl özendirdiğini anlatmıştı o yazısında. Daha çok öğretmenin okuması için aynı yazısını bir de gazetede yayınlamıştım. Geçen yıl telefonla konuşmuştuk. “Ben pek çıkamıyorum, evime gel, konuşalım” demişti de gitmiştim. Oturduk , önce hayallerini gerçekleştirdin! Seni kutluyorum” diye söze başlamıştı. Şiir, sanat ve üniversitelerin Eskişehir’e kazandırdıklarını konuşmuştuk. En son görüşmemizde “Eskişehir Sanat” dergisine çeviriler verecekti…

  Ersan Sözer 1938 Lüleburgaz doğumlu idi. Çocukluğu, gençliği İstanbul’da geçmişti. Lise öğrencisi olduğu yıllardan beri şiir yazıyor, dünyanın önde gelen şairlerden çeviriler yapıyordu. Eskişehir’e 1972 yılında gelmiş İktisadi Ticari İlimler Akademisi’nde İngilizce okutmanı olarak başlamış 1989 yılında Anadolu Üniversitesi’nde Profesör olmuştu.1980 yılında Eskişehir’de Çeviri Ödülü almıştı. Şiirleri Varlık, Türk Dili, Somut, Oluşum, Ilgaz, Türkiye Yazıları, Varlık Yıllığı, Hisar, Denge, Anadolu’da Sanat, Yunus Emre Yolunda, Eskişehir Sanat gibi dergilerde yayınlandı. 1962-1981 yılları arasında yazdığı şiirlerini emekli olduğu yıl 2005 yılında“Çizgilerde” adlı kitabında topladı. Eskişehir Sanat Derneği’nin düzenlediği ulusal düzeydeki şiir yarışmalarında seçici oldu. Şimdi kaç yıl oldu aramızdan ayrılalı. Bugün hep onu hatırladım kimler geldi geçti …