Sanat ülkemizde Osmanlı döneminden beri sadece İstanbul’da idi. Ankara başkentimiz olduktan sonra orada da kurumlaştı. Bir de İzmir vardı. Anadolu taşra idi. Sanatta tabi özenti ile hevesli çizgisinde sürüyordu. Böyle olunca Anadolu’dan çıkan sanata yatkın, tutkun olanlarda bu üç kente göç ediyorlardı. Eskişehir, 1970’lerde sanatçısı en çok göç eden  Anadolu şehirlerinden biri idi. Eskişehir, önce sanatın her alanında akademik sanat eğitimi yapılan kent oldu. Sonra 2000’li yıllarda sanatın yaygınlaşmasıyla ve uluslararası festivalleri, müzeleri ile ülkemizin sanatın en yoğun yaşandığı kentleri arasında önemli sanat merkezi kent olarak yer aldı. Şimdi de Anadolu Üniversitesi’nin Çağdaş Sanatlar Müzesi, Büyükşehir Belediyesi’nin Atatürk Kültür ve  Sanat Merkezi, Tepebaşı Belediyesi’nin Sanat Çalıştayları, Odunpazarı Belediyesi’nin  Çağdaş Sanatlar Galerisi, bunlara eklenen Odunpazarı Modern Müze ile çağdaş sanatta da yerini almaya, çağdaş sanat eserlerinin sergilerinin açıldığı kentlerden biri oldu.Bu gelişmeye Eskişehir’e özel sanat galericiliği getiren Elden Sanat’da eklendi. Eldem Sanat önce galericilikle başlayıp bugün EKSAV (Elden Kültür ve Sanat Vakıfı)  İstanbul’daki Koç, Eczacıbaşı, Sabancı iş dünyası aileleri gibi sanata destek veriyor. Eldem Sanat ya da EKSAV Dalyancı Konağı’nda açtığı son “Standart” sergisiyle çağdaş sanat anlayışında yerini aldı.

      “Standart” sergisi ülkemizin sayılı birkaç küratöründen biri olan Melike Bayık’ın küratörlüğünde düzenlenip açılan çağdaş anlamda bir sergi. Sergiyi gezerken önce  şu “Çağdaş” olmayı düşünüyorsunuz. Günümüzde bir gelişmiş ülkeler var. Bir de gelişmemiş ülkeler var. Gelişmiş ülkeler tabi ki önce sanatla insanını geliştiren, değiştiren ülkelerdir. Onun için de birbiriyle insanıyla, toplum kültürüyle, sanatıla, ekonomisiyle yarışıyorlar. Bu da sanat anlayışlarının ortak paydada geliştiriyor. Ortak beğeniyi yaratıyorlar ki buna çağdaşlık diyoruz. Gelişmemiş, geri kalmış ülkeler daha çok özgürleşememiş, sesi soluğu çıkmayan, şükretmeci kültür ve baskı altında tutulduğundan başkalarından habersiz içe dönük, kapalı ülkelerdir Tabi sanat anlayışlarıyla da kapalıdırlar ve yüzeli yıl önceki sanat anlayışlarıyle geviş getiriyorlar. Bu fotoğraf makinesinin yaptığını büyük emek ve zaman harçayarak yapan bir sözü olmayan manzar, natürmort gibi eser üretme anlayışdır.  Oysa çağdaş sanat bir sözü olmalıdır. İnsanı, toplumu geliştirmelidir. Bugün dünya sanat ortamına baktığımızda insana yapılana tepkisel söylemi olan eserlerin öne çıktığını görüyoruz. Örneğin bienallerdeki eserler, yerleştirme eserleri bunun örnekleridir.

     Eldem Sanat Alanındaki onüç sanatçının bir arada açtığı “Standart” sergisine baktığımızda bireysel ve sosyo-politik durumlarda insan üzerindeki baskı,kontrol altına almaya tepki göstermeyi görüyoruz. Zafer Akşit, Merve Dündar, Leyla Emadi, Işıl Eğrikavuk- Jozef Erçevik Amado, Özlem Günyol- Mustafa Kunt, İhsan Oturmak, Yasemin Özcan, Ferhat Özgür, Erinç Seymen, Nasan Tur, Yuşa Yalçıntaş yağlıboya, fotoğraf, yerleştirme ve video gibi farklı çalışma ile disiplinlerarası üretikleri eserleriyle kimlik, varoluş, siyaset ve inanç gibi insanı ilgilendiren konulara tepkisel bakışlarını sergiliyorlar. Kısaca “Standart” sergisinde sanatçılar kişiden toplumsala yayılan disipline altına almayı yani baskılara karşı bir duruşu gösteriyorlar.

      Eldem Sanat, sanatın işlevinde çağdaş yaklaşımlarla çıtasını yükselten kurumlarımızın arasında yerini alıyor bu sergisiyle…