“80 seneye yakın bir müddetten beri yabancı ellerde olan Evkafımızın idaresini elimize almış bulunuyoruz. (15 Nisan 1956) Bu büyük zaferi kazanmak için fertçe, partice, halkça büyük gayretler sarf ettik. Yorulmadan bıkmadan uğraştık, didindik. Halkımızın birlik ve beraberliğinden köylümüzden, şehirlimizden destekten aldığımız kuvvetle çalışmak suretiyle bu tarihi zafere kavuşmuş bulunuyoruz. Bugün hepimiz bahtiyarız, sevinç içindeyiz ve pek haklı olarak bayram yapıyoruz! Halkımızın şimdiye kadar gösterdiği birlik ve beraberlik devam ettikçe buna benzer daha birçok zafer bayramlarını kutlayabileceğimize mutlak nazarıyla bakabiliriz”. 1956

                                                                          

                                                                                       Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Kıbrıs uyuşmazlığına çözüm arayışlarına nafile turlarla devam edilirken adadaki statükoyu yıkmak adına gündeme Maraş konusu da getirildi. Kıbrıs Rum’ları ellerindeki belgelerin ‘kullanım Belgesi’ olduğunu bilmelerine karşın belgeleri ‘tapu kaydı’ olarak sunuyorlar. Sıklıkla yinelememize karşın bazı siyasetçilerin statükoyu yıkacağız yaklaşımı ile konuyu gündeme taşıyor olmaları üzücüdür. Maraş konusunda çözüm arayışlarının temeli 1571 yılında Lala Mustafa Paşa’nın emri ile Ömer Hilmi Efendi tarafından hazırlanan ayrıca günümüzde de geçerli olan Ahkamül Evkaf (Vakıf Anayasası) tır. Adı geçen Anayasa Kıbrıs Vakıflarına el konulan 1907 yılında İngiliz Sömürgeler Bakanlığı Müsteşarı Chrucill tarafından kabul edilmekle kalmamış Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında da yer almıştır. Aynı husus Kıbrıs Türk Federe Devleti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasalarında da yer almaktadır.

Buna koşut BM Güvenlik Konseyi’nin de Maraş Bölgesi Bütünlüklü Çözümün Parçası olduğuna ilişkin kararları olduğu biliniyor olmasına karşın statükonun nasıl kırılacağı konusunun da açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Rauf Denktaş’ın görevde olduğu dönemde hak iddiasında olanlara 8 kez çağrı yapıldığının da unutulmaması gerekiyor. “Gelin malınıza sahip çıkın ne şekilde çalıştıracaksanız çalıştırın” önerisi 9, kez geçtiğimiz günlerde de yapılmıştır. Gazi Mağusa Mahkemesinin 2001 yılında aldığı 176 ve 177 sayılı kararlarla bölgenin Lala Mustafa Paşa – Abdullah Paşa ile Bilal Ağa Vakıflarına ait olduğuna ilişkin kararlarının olduğunun bilinmesini istiyoruz.

Ada’nın güneyinde olan Sultan Mallarının da gündeme taşınması gerektiğini belirtmek istiyoruz. Ağratur Üssü’nün bulunduğu arazinin Sultana ait mallar olduğu kayıtlarda yerini alıyor. Bu arada bugüne dek halk arasında var olan eksik bilgilerden kaynaklanan algının da bir an önce kırılması gerekiyor.

Rum’larla siyasi eşitlik temelinde bir çözüm düşünülürken Vakıf Malları konusunun iyi bir hazırlık yapıldıktan sonra uluslararası yargıya başvurularak görüş alınmasını gerekli görüyoruz.

Maraş konusundaki bir yanlış algı isim konusunda yaşanıyor. Bazı yayın organları tarafından orada oturanların Türkiye’nin Maraş ilinden giderek yerleştikleri savı ortalıklara atılıyor. Bu söylemin uzaktan yakından gerçekle bir ilişkisi yoktur. Dünyanın her yerindeki büyük yerleşim yerlerinin çevresine düşük gelir düzeyindeki insanların yerleştiği biliniyor. Bu yerleşim yerleri Varoş diye anılıyor. Mağusa yakınlarında da benzer şekilde yıllar öncesinden yerleşimlerin olduğu biliniyor. Varoş sözcüğü de bir süre sonra Maraş olarak konuşulmaya başlandığı için eski isim de unutulmuştur.

Bölge, İngiliz Sömürge yöneticileri tarafından buraya getirilen uluslar arası şirketler tarafından yapılan büyük otellerden sonra günümüzdeki duruma getirilmiştir.

Maraş konusunda oluşan algıların kırılarak gerçeklerin paylaşılması gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…