“Silahlı zorbaların saldırısı ve zulmü ile bizi Ortaklık Hükümetinden ihraç eden Rum tarafı, görüşmelere temel olarak bugünkü ‘iki bölgeli ve iki hükümetli hatta ayrı devletli’ şekli asla kabul etmezmiş. Bu tuhaf bir tutumdur. Çünkü bugünkü şekli ‘oldubitti’ diyerek kabul etmeyen Rum’lar, masaya kendi yarattıkları mesnetsiz bir ‘oldubitti’den yani meşru hükümet oldukları noktasından oturmak istemektedirler”. 1980

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan AP seçimlerinin sonuçları bazı ülkelerde sıkıntıya neden oldu. Yunanistan bu ülkelerin önünde gidiyor. Hükümetteki Aleksis Çipras’ın (SYRIZA) partisi beklemediği bir yenilgi aldı. Bunun öncesinde geçen yıl Eylül ayında yapılan yerel seçimlerde de adı geçen parti nerede ise bütün büyük kentlerdeki belediye başkanlıklarını kaybetmişti. AP seçimleri sonrasında da aynı durumla karşılaşılınca genel seçim yapma kararı alındı.

         Seçimin sürprizi olarak öne sürülen görüş %3’lük seçim barajını aşamayan Altın Şafak partisinin durumu idi. Seçim öncesinde yapılan kamuoyu araştırmaları adı geçen partinin parlamento dışında kalacağı yönünde idi. Bu nedenle bazı partililer Yeni Demokrasi partisinin saflarına katılarak parlamentoya girmeyi başarıyorlardı. Örtülü bir ortaklık yapılarak uzanılan sonuçta Baylar, Voridis – Georgiadis ile Plevis’in parlamentoya girdikleri İsrail’in Haaretz gazetesinde yer alıyor. Gazete bu kişileri faşist olarak tanımlıyor.

Seçimi kazanan Yeni Demokrasi (ND) partisinin başındaki kişi Yunan siyasi hanedanlığının önde gidenlerindendir. Aradan geçen sürede diğerleri tasfiye olurken Bay Kyrikos Mitçotakis ayakta kalmayı başarıyordu. Kurulan yeni hükümeti iç sorunların yanı sıra çetin dış sorunlar da beklemektedir. Bu noktada öne çıkan en önemli konu Türkiye ile ilişkilerin nasıl yürütüleceğidir. Bir soruyu yanıtlarken Bay Mitçotakis Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışmalarına ilişkin olarak, “Ankara’nın Rum Yönetimi’nin egemenlik haklarını ihlal etmesi halinde AB yaptırımları çağrısında bulunmuştu.

İki ülke arasındaki komşuluk ilişkilerinin önemine de değinen Bay Mitçotakis, Türkiye’yi uluslararası hukuk kurallarına da saygı göstermeye çağırıyordu. AB ile Amerika’nın Türkiye’ye yaptırım uygulanacağını açıklamalarının fazladan bir değer içermediğini de kaydetmek istiyoruz. 28 üyeli AB’den yalnızca 5 adedi gönüllü olarak yaptırımdan yana tavır sergilerken 12 adedi ise net olarak ‘Hayır’ diyor.

Amerika’ya gelince karşımızdakilere silah satmaya başlayarak alınan kararla 1974 yılından beri uyguladıkları silah ambargosunu kaldırmaya hazırlanıyor. Bu nedenle Türkiye’ye uygulanacak olan ambargonun ülkede yaşanan ekonomik durgunluk nedeniyle sembolik düzeyde kalacağını kaydetmek istiyoruz. Bunun nedeni ise bölgede ivme kazanan Çin ile Rusya faktörüdür.

Ambargo konmuş olsa bile Çin ile Rusya’nın bölgedeki konumu nedeniyle uzun süre devam edemeyecektir. Fransa, kendilerine verilen askeri üs nedeniyle karşımızdaki unsura şirinlik yapmak için uzun süre devam ettirebilir. Uygulamaya koydukları Türkiye’yi yalnızlaştırma projesinin kısa vadede sonuç vermesi düşünülmemelidir. Yukarıda da değindiğimiz gibi Türkiye’nin uzun soluklu düşünüldüğünde kazançlı çıkacağını düşünüyoruz. Çünkü hiçbir ülke 82 milyonluk bir potansiyeli göz ardı edemez.

Buna koşut Türkiye’nin uzun erimli düşünüldüğünde kendi çıkarları için Akdeniz’e sınırı olan Mısır ile Suriye arasında uzlaşmak için zemin arayışına girmesi gerektiğini belirtmek istiyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin enerji kaynaklarının değerlendirilmesi için ortak komite kurulması önerisi zamanlama açısından doğru olduğu kadar önemlidir.

Gerek Türkiye’nin gerekse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin iyi niyetli bütün önerilerini kabul etmemek konusunda adeta yeminli davrananların yapılmış olan öneriye ılımlı yaklaşacakları konusunda kuşkularımızın olduğuna vurgu yapmak istiyoruz. Sonuçta Ulusal Konsey’lerinden aldıkları kararla yapılmış olan iyi niyetli öneriyi kabul etmediklerini açıkladılar.  

Türkiye ile Kıbrıs Türk’lerinin uluslararası hukuk çerçevesinde olan haklarımızın teslimini istememiz gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…