“Rum’un masaya oturmasını beklemek için insanın çok saf olması gerekir. Niye otursun? Hükümet olarak tanınıyor, Hükümet olarak dünyadan ‘işgale son’ diye kararlar çıkartıp tüm parasal yardım ve kredileri alarak zenginleşiyor. Dini ve milli düşman bildiği Türkiye ve Kıbrıs Türk halkına zarar veriyor. Göçmen dediği kendi halkı tamamen rehabilite edilmiştir. Parası ile Türk halkı için de ve dışında tahrip edici propagandasını yürütüyor. ‘Gün gelecek Türk halkı ve Türkiye çökecek’ inancı içinde ‘uzun vadeli mücadele’ deyip 1974 evveline dönüşü planlıyor, arzuluyor. O halde Kıbrıs meselesini dikenli yapmak ve zorlaştırmak Rum’un işine geliyor”. 1979

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Amerikalı Bay Donald Trump’ın “Suriye’den askerlerimizi çekeceğim” taşını attığı kuyudan çıkarmak için fazla üzerine gidilmedi. İnandırıcı olmadığı kısa süre sonra gönderilen 600 adet ek askerle yaktığı mumun yatsıya kadar bile yanmasına izin vermedi. Hemen sonrasında da Venezüella kuyusuna da taşını atarak zemin kazanmaya çalışıyor. Dünyanın önde giden ülkelerini yönetenler önlerine gelen kuyulara taş atmaya devam ederlerse dünyada yeni çatışmaların yaşanmasına neden olacaklardır.

Buna karşın Amerikan Senatosu atılan taşın çıkarılması bir yana ellerine aldıkları körükle yollara düştüler. Askerlerin çekilmesine karşı çıkılan bir önergeyi kabul ettiler. Aldıkları bu kararla, ne olur ne olmaz bir taşta biz atalım ve boş durmadığımızı da kanıtlamış oluruz demeye getiriyorlar.

Ada’daki müzakere sürecine ivme kazandırmak için uğraş verenlere karşın Akel, müzakere sürecinden çekildiğini açıklaması ile onlarda kör kuyuya taşı atmış oluyorlar. Karşımızdakilerin atılan bu taşı kuyudan çıkarmak gibi bir çabalarının olmayacağını söylemek fazladan abartı değildir. Taş atma gerekçesinde Akel’in Alithia gazetesinde yer alan açıklamasında “Anastasiyadis’in ‘iki devlet unsurlarını içeren çözüm şekline yöneldiğini savunarak müzakere grubundan ayrılıyorum.” Bay Anastasiyadis’in yaklaşımında değişiklik yapması halinde müzakere grubuna geri döneceğine ilişkin olarak da kapıyı aralıklı bırakıyorlar. Bu hareketlerinin diğer ismini de siz koyunuz…

Akel’in bu yaklaşımını doğru buluyoruz. Neden mi? Çünkü adı geçen partinin iki kez aldığı Ada’nın Yunanistan’a bağlanması kararları olduğunu yinelemek istiyoruz. Böyle bir ortamda müzakere sürecinde ortak bir görüş eksikliği kendiliğinden ortalıklara çıkıyor. Karşımızdaki unsurun yaklaşımı bu noktada düğümlenirken bizlerin de ortak noktada buluşarak karşı atağa geçmemizin zamanının geldiğini hatta geçmekte olduğunu kaydetmek gerekiyor.

Tam da bu noktada Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Kıbrıs Türk’lerinin değişik kesimlerinden temsilcilerle yaptığı görüşmeleri olumlu bulduğumuzu belirtmek istiyoruz. Buna karşın katılımcıların edindikleri izlenimleri bir rapor haline getirerek yol gösterici olmaları gerektiğini anımsatmak istiyoruz. Bunun ötesinde parlamento dışında olan siyasi partilerin de benzer hazırlığı yapacaklarına inanmak durumundayız.

Bugüne değin Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü konusunda kalıplaşmış önerilerin olumlu bir noktaya taşınamadığı gerçeği ile yüzleşiyoruz. Duvara toslamış olan bu önerilerin neler içerdiğini hemen herkes biliyor. Bu nedenle üniter devlet yapısı veya federasyon içinde yer almanın bir ayrıcalık yaratmayacağının da bilinmesini istiyoruz. Akıncı’nın “üniter bir devlette azınlık haklarına onay verecek bir Kıbrıslı Türk yoktur” açıklaması Ada’da kalıcı olacağımızın da göstergesidir.

Kalıcı olmanın yolu ise Türkiye ile birlikte Kıbrıs Türk’lerinin uluslar arası hukuktan kaynaklanan haklarının olduğunun her düzeyde anlatılması gerekiyor. Son Kazakistan ziyaretimizde görüştüğümüz her düzeyden kişilere de bu gerçeği anlatmış bulunuyoruz. Kendimizi tanıtmanın ve anlatmanın yolunun da yukarıda da değindiğimiz gibi ısrarla uluslararası hukukun bizlere tanıdığı haklarımızın anlatılmasından geçtiğinin unutulmaması gerekiyor.

Oyunun kurallarını genel hatları ile ortalıklara koyduğumuza göre Ulusal Konseye de işlerlik kazandırmamız gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…