“Rum, Kıbrıs meselesinin 1974’te başladığını söyler söylemez bizim de 1963’ten ve hatta 1955’ten bu yana Rum’un güttüğü siyaseti ve Türk halkına reva gördüğü insanlık dışı muameleyi dile getirmemiz gerekir. ‘kardeşliğin’ toplu mezarlar için bir pasaport olduğunu anlatmamız ve Kıbrıs’ı silahtan arındırmak isteyenlerin, kendi içlerindeki silahlanmaya göz yumduklarını haykırmamız gerekir”. 1979

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Amerikalı Bay Donald Trump’ın Suriye konusunda kuyuya attığı taşı çıkarabilmek için yalnızca komşu ülkeleri yönetenler değil bütün dünya liderleri çalışıyorlar. Suriye’den askerlerini çekeceği açıklamasının sonrasında ne zaman çekilecekleri sorusunun yanıtı da aranıyor. Buna karşın Amerikalı önde gidenler sürekli olarak farklı tarihleri açıklıyorlar. Çekilecek askerlerin nerede konuşlanacakları konusunda tam bir boşluk yaşanıyor.

Bölgedeki Rusya ve Çin faktörleri konusunda uzlaşının sağlandığı noktada çekilmenin gerçekleşebileceğini kaydetmek durumundayız. Bölgede savaş tamtamları çalınırken liderlerin kuyuya atılan taşı çıkarmak yerine enerjilerini savaşın önlenmesine harcamaları gerekiyor. Bölgede Avrupa’nın ve Amerika’nın egemenlikleri konusundaki yarış sonlandırılmadığı takdirde savaş olasılığı da gündemden düşmeyecektir.

Amerikalının Suriye kuyusuna attığı taştan sonra Bayan Angela Merkel’de yıllardır bilinen Türkiye taşını AB’nin kuyusuna attı. “Türkiye’nin yakın gelecekte AB’ne üye olacağını düşünmüyorum. Türkiye’nin tam üyeliğine karşıyım. Türkiye’ye ayrıcalıklı üyeliği tercih ettiğini” söyleme gereğini duyuyordu. Bunları söyledikten sonra tozlu ayakları ile Yunanistan’a giderek Cumhurbaşkanı Bay Prokopis Pavlopulos ile görüşüyordu. Görüşmede Pavlopulos İ-kinci Paylaşım Savaşı dönemindeki Nazi işgaline ilişkin olarak tazminat isteklerini yineliyordu.

Bir türlü bitip tükenmeyen bu isteğe karşın Bayan Merkel, “Tarihi yükümlülük ve sorumluluklarının tamamını üstleniyoruz. Nazilerin Yunanistan’da işledikleri suçların bilincindeyiz. Bu nedenle iki ülkenin çıkarları açısından Yunanistan’ı desteklemek bir gönül meselesidir” diyerek yanıt veriyordu.

İ-kinci Paylaşım Savaşının sona ermesinden sonra uzun yıllar Yunanistan’a destek ödemelerinin yapıldığı biliniyor. Her sıkıntıya düşüp ağlamaya başladıklarında Almanya’nın bir numaralı cankurtaran olarak yardımlarına koştuğu da biliniyor. Böyle destekçisi olan bir ülkenin halkı niye kendilerini sıkıntıya soksunlar. On dönüm bostan yan gel yat Osman mantığını ile günlerini gün ediyorlar. Türkiye’nin AB üyeliği konusunda Yunanistan’ın büyük engel olarak ayakaltına atıldığı dönemde yapılanların şimdilerde Almanya tarafından uygulamaya konulmasının da gerçek yüzünü bir kez daha yeniden öğrenmiş oluyoruz.  

Ada’da çözüme ilişkin görüşmelerin başlayıp başlayamayacağı konusu şu anda boşlukta sarkaç gibi sallanmakta olduğu görülüyor. Karşımızdaki unsur devlet olmanın bütün olanaklarını rahatlıkla kullandığına göre niye görüşmelere yanaşsın. Amerikan Mobil Ekson şirketine tanıdıkları ayrıcalıklardan sonra doğal olarak Amerika’nın da desteğini almış oldular. Kıbrıs Türk’leri ile niye uğraşsınlar…

Bunu yaparken 04 Mart 1964 gün ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı ile elde ettikleri avantajları da olduğuna göre… Alınmış olan bu yönlü kararlarda zaman aşımı diye bir durum olmadığı için bizlerinde bu kararla kayıt altına alınmış olan Ada’nın güneyinde bıraktığımız mallar için tazminat haklarımızı gündeme taşımak gibi bir yükümlülüğümüzün olduğunu yinelemek istiyoruz. En azından Türk Vakıflarına ait mallar için bu işlemin yapılması gerekiyor.

Bu nedenle adı geçen karara zaman aşımı olmadığı için işlerlik kazandırmamız gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…