Bir hafta sonra, gittiğim yerden ikamet yerime döndüğümde ikindi sonu idi. Döndüğümde, karşıdan koşarak bir kedinin yola doğru geldiğini gördüm. Koşarak gelişin kedi için önemli olabileceğini anladım. Arabanın hızını azaltıp meskûn mahal hızına düşürdüm. Koşan kedinin, yoluma çıkabileceğini düşünerek temkinli olmaya özen gösterdim. İkamet ettiğim lojmanın önünde durunca o koşarak gelen kedi gelip arabamın yanında durdu. Kedi duruşu olduğu yere çöktü. O kediye baktığımda onun da ısrarla bana baktığını gördüm. Bir şeyler ima etmeye çalışarak durmadan mırıldanıyordu.

Arabadan indim. Yanına yaklaştım. O kedi, kaçmadan benim ilgimi çekmek istiyordu. Kedinin tavırlarından benim arabayı tanıdığı belli oluyordu. O kedi, kavga eden kedilerden beyaz olan kedi idi. Kedinin ön ayağıyla yüzündeki yaraları bana göstermeye çalıştığını anladım. Yüzünde açılan yaraların bir hayli derin olduğu belli oluyordu. O yaraların ona ıstırap verdiğini ve canının yandığını düşündüm. Onu tutup veterinere götürdüm.  Tedaviden sonra getirip kendi mıntıkasına geri saldım. İki kedi arasındaki kavganın diğer tarafı olan siyah kediyi de o bölgede bir daha görmedim.

O günden sonra, kedi benim arabayı her gördüğünde durup arabanın geçmesini beklerdi. Benim arabanın önünden geçmezdi. Ben, yaya giderken de önümden geçmezdi. Ben, geçip gittikten sonra gideceği tarafa geçip giderdi. Beni görünce, miyavlardı. Kedi, kendi lisanınca ya beni selamlıyor ya da iyilik ve sağlık haberlerini bildiriyor olmalı diye düşünürdüm. Yanından araba ile geçerken korna çalar geçerdim. Yaya geçtiğimde ise var mı bir sorun der, giderdim. Ben, vefa gösterisi diye kedinin bu davranışına derim. Hatır saymak diye kedinin bu hareketine derim.

O kedilerin kavga mahallinde, beyaz kedi ile son karşılaştığımızda kendisine rakibi siyah kediyi sordum. Onu, o kavgadan sonra bir daha görmediğini ve o kedinin ölmüş olabileceğini ima etti. O kavgadan dolayı çok üzgün olduğunu boyun büküşünden anladım. Ben de, beyaz kediye:

-Sen de, bir gün öleceğini biliyor musun? Şu üzerinde mutlu ya da mutsuz yaşadığın, üreyip yavruların olan, türlü türlü nimetlerden yiyip içtiğin bu dünyadan göçüp gideceğin zamanı unutma! Allah, Kur’an’ın Rahman suresinde: “Allah’tan gayri her şey fanidir. Ancak, Allah bâkidir.” buyuruyor, dedim. O kedi de,  dedi ki:

-Bilmez olur muyum? Her canlı gibi ben de bir gün mutlak öleceğim! Deyince, kendisine dedim:

-Ölmekten korkuyor musun?

Beyaz kedi:

-Asla, biz kediler ölmekten korkmayız. Ya siz insanlar neden korkarsınız?

-Biz insanların bazıları ölümden değil kötülük yapmaktan korkar. Başkalarına zarar vermekten korkarlar. Ben, insanların bazıları adına bir şey söyleyemem. Ama insanların bazıları kötülük yapmaktan korkarlar. Ölmekten korkmazlar! Onlar ölümden değil haram lokma yemekten ve kötü söz söylemekten korkarlar. Daha doğrusu günah işlemekten korkarlar. Bu sözlerim üzerine kedi dedi:

-Günah işlemek ne demektir?

-Günah işlemek demek kötülük yapmak demektir. Kim, kime karşı kötülük yapabilir. Kişi, başta kendisine karşı, ailesine, yakınlarına ve topluma karşı kötülük yapabilir. Allah’a karşı kötülük yapar. Dediğimde kedi sordu:

-Kişi, Allah’a nasıl kötülük yapar?

-Kişi, Allah’ın koyduğu hükümlere karşı ve Allah’ın yaratıklarına karşı nankör davrandığında Allah’a kötülük yapmış demektir. Kötülük yapanlar Allah’ın öfkesinden korkarlar. Allah’ın rahmetinden ümitli olanlar niçin başka şeylerden korksunlar ki? Benim, bu izlenim ve anım burada son buluyor. Yeni bir yazı ile buluşmak üzere hoşça kalın! Dostça kalın!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun!