Konuyu anlatıma bir soru ile başlayalım. Onda dokuz kâr hangi işte var? Bilenler söylesin. Bilmeyenlerde öğrensin. Bu iş, maliyeti onda bir olan ve kârı onda dokuz yüksek bir iş... Maliyeti çok düşük ve kârı çok yüksek bir iş...

Yazımızı, yine bir soru ile sürdürelim. Var mı, dünyada bu yüksek kâr oranının bir başka benzeri? Varsa bilenler, söylesinler. Bilmeyenler de dinlesinler. Bu karlı işi, arayıp bulmak için mucit olmaya gerek yok.

            Değerli okurlarım! Bir toplumun huzurlu yaşaması için bazı kural ve kaidelere ihtiyaç vardır. Bazı toplumlar legal, bazı toplumlar illegaldir. Benim mevzum, meşru toplumlardır. Gayri yasal toplumlar, şu anki konumuzun dışındadır.

            Legal bir toplumun varlığını sağlıklı sürdürmesi için yazılı, yazısız kural ve kaideleri olur. Kural ve kaidelerin olmadığı toplumlarda huzursuzluk ile haksızlık olur. Böyle toplumların yaşam süreleri de kısa olur.

            Konumuz meşru toplumlar ile alâkalı demiştim. Bir toplumun yazılı kuralları olur. Toplumun huzurlu ve hakkaniyet içerisinde yaşaması için devlet yazılı kural ile kaideler koyar. Devletin koyduğu yazılı kural ve kaidelere kanun, tüzük, tebliğ, yönetmelik vs. adlar verilir. Ana hükümler anayasadır. Diğerleri gücünü anayasadan alırlar. Kanun mesnetli olmayan tüzük,  yönetmelik vs.ler gayri yasal olur. Gayri yasal yazılı hükümlerden de tüzük, yönetmelik vs. olmaz.

            Meşru toplumların bir de yazısız kural ve kaideleri olur. Toplumların yazısız kural ile kaidelerine anane, örf, adet ve gelenek denir. Toplumların anane, örf, adet ve gelenekleri bir nevi toplumların otokontrol sistemidir.

Kişiler, toplumsal yaşama uyum sağlamak için anane, örf, adet ve geleneklere bağlılık gösterirler. Örf, anane, adet ve gelenekler saf dışı edilemez. Toplumlar anane, örf, adet ve gelenekleriyle bağırsak temizliği yaparlar. Gayri ahlaki hallerden anane, örf, adet ve gelenek olmaz.

Örf, anane, adet ve gelenekler her toplumun kendi toplumsal genlerine uygun doğarlar. Toplumla uyumlu yaşarlar. Zaman içerisinde ananeler, örfler, adetler ve gelenekler de toplumsal yaşamda erir giderler. Bu mabeyinle ananeler, örfler, adetler ile gelenekler doğup yaşayan ve ölenler gibidir. Onlarda toplumun ihtiyacına göre doğarlar. İhtiyaç nispetinde yaşarlar. Önemleri kaybolunca hayatiyetlerini yitirirler.

            Toplumda huzur, barış, hakkaniyet, sevgi, saygı ve hoşgörü isteyen o toplumun yazılı ve yazısız kural ile kaidelerine uymaya mecburdur.

Bireylerin sosyoekonomik refahı toplumun gidişatı ile orantılıdır. Toplumun yazılı, yazısız kural ve kaideleri o toplumun fabrika ayarlarıdır.

            Toplumların yazılı, yazısız kural ile kaidelerinin ışığında milli ve dini kültürleri oluşur. Toplumun birlik, beraberlik ve dirliğini sağlayan kültürel yapılarıdır.

Toplumların sosyoekonomik refahını etkileyen yazılı ve yazısız kural ile kaidelere değindikten sonra gelelim kârlı işin ne olduğuna…

Bizim kültürümüzde misafirlik ilişkileri kutsaldır. Bizim kültürümüzde milli ve dini anlayışımıza göre misafirperverlik erdemli bir iştir. Erdemli işler kârlı işlerdir. Misafirlik ilişkisi ev sahibi ile misafir arasında yürütülür.

Toplumsal yapı, misafirlik ilişkilerine muhtaçtır. Toplumsal yapıda sosyal ilişkilerin sağlıklı sürdürülmesinin ana hattı misafirlik bağlarına bağlıdır. Misafirlik ilişkilerine önem vermeyen toplumlarda sosyal ilişkiler ne yazık ki çökmeye mahkûmdur.

Misafirlik ilişkileri ihtiyaçtan kaynaklanır. İnsan, bir tatlı söze muhtaçtır. İnsanın bir güler yüze muhtaç olduğu zamanlar olur. İnsanın mütebessim bir bakışa ihtiyaç duyduğu vakitler olur.

Ne yazık ki, günümüz toplumunda insanlar güler yüzü, tatlı sözü ve mütebessim bakışı birbirinden esirger oldu. Niye ve niçin?

İnsanlar birbirine bir bardak çayı, bir dilim ekmeği veya birbirine ayıracak birkaç saatlik zamanı çok görür oldu. Neden ve neye?

            Kârlı işe açıklık getirmeye çalışalım. Heyhat ki heyhat! Günümüz toplumlarında değer yargıları alabora oldu. İnsani değerler yerle bir oldu. Hırs, tamah ve egoizm öne çıktı. Para, pul, mal, meta vs. insandan değerli oldu. Dürüstlük, doğruluk, hakkaniyet, ciddiyet vb. itibarsızlaştı. Yalan, iftira, gıybet, haset, gasp vb. kötü hâller itibarlı oldu.

            İnsani değerlerden olan misafirlik ilişkileri hem maddi ve hem de manevi kazançlar sağlar. Bunun böyle olduğunu Hz. Peygamber “Bir misafir, misafir olduğu yere on rızıkla gelir. Birisini tüketir. Getirdiği on rızkın dokuzunu barındığı yere bırakır gider.” buyuruyor. İşte referans, işte adres, işte iş ve işte kâr... Beğenen ilgi gösterir, beğenmeyende kendisi bilir. Bunun böyle olduğuna inandırmak için kimse kimseyi zorlayamaz. Bu konuda, kimse kimseyi ikna etmeye mecbur değildir. Her akılıyım diyen aklınca değerlendirsin?

            Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli, saygınlığınız daim olsun! Hoşça kalın Dostça kalın!