Günümüzde insanlık sevgi ve insaf yoksunluğu yaşıyor. İnsan, sevgi ve insafta zorlanıyor. Kendisini sorgulamadan onu, bunu suçlayıp duruyor. Sevgi ve insafın ölçüsünü bir türlü mecrasına oturtamıyor. Sevgiyle insaflı davranmak, insanın asli vazifesidir. Güven, huzur, barış ve hoşgörü ortamında yaşamak sevgi ile insafa bağlıdır. Sevgi ve insafın kaynağı ahde vefadır. Vefa ile fedakârlığın olmadığı yerde sevgi ve insaf yaşamaz. Bu değerlerin olmadığı yerde kin ve husumet olur. Kaos çıkar.

 

Batılı, sevgi ve insafını yitirince Ortaçağ Avrupası karanlığından kurtulmanın yolunu aradı. Aralarındaki yüz yıl, otuz yıl gibi savaşlara son verip Rönesans hareketlerine sarıldılar. Din bağı altında doğuya pek çok saldırılar tertiplediler. İnsan hakları adı altında alt kimlikler hortlattılar. Sömürü paydaşlarıyla bu zihniyeti, uluslararası piyasalarda iyi pazarladılar. Modernize kavramlarıyla hayranlarını artırdılar. Din birliği adına tertiplenen Haçlı seferlerinde Afrikalı pek çok Hristiyan’ı da katlettiler. Haçlı seferleri tertiplenen coğrafyalarda hâkimiyet için ya öldürdüler ya da köleleştirdiler. Amaç sömürü ağını genişletmekti. Emperyalizm yayıldıkça insan hayatından sevgi ve insaf sökülüp atıldı.  Dünyanın barış ve huzuru bozuldu. Bir daha da güven ve adalet şakulü tutmadı.  Emperyalistin besin kaynağı sömürü çarkıdır. Müslüman, bir türlü bu çarkı fark edemedi. Dönen teranede ezilmekten kurtulamadı. Müslüman, behemehâl haram ile helali ayırabilecek yeteneğini geliştirmeli. Uzak doğulunun durumu çok daha hazin!

 

Heyhat! İnsani değerler arasından sevgi ile insaf kayıp gidiyor. İnsanlık bu faciayı göremiyor. Tarihteki barış ve savaş hâllerini doğru irdeleyemiyor. Sevgi ve insaf zedelenince barış bozuluyor. Savaşlar baş gösteriyor. İnsaf ile sevgi kaybolunca yerini öfke ve intikam duyguları kaplar.  Öfke ve kin galeyana geldi mi, akıl şirazesinden çıkar. Akıl dengesini kaybedince irade zafiyeti başlar. Aklın iradesi zaafa uğrayınca insan sağa sola savrulur durur. Algı rüzgârlarının oyuncağı olur. İyiyi kötüden ayırt edemez. Hâl ve gidişini başkaları belirler. Başkalarının çıkmaz sokaklarında dolaşır durur. İstikrarın, istiklalin ve istikbalin istikametini bir türlü bulamaz.

 

Yaklaşık bin dört yüz yıl önce insan kendi yavrusunu diri diri toprağa gömecek kadar vahşete düşmüştü. İnsanlığın benzeri rezaletlerden kurtulması ve doğruyu yanlıştan ayırması için mutlak hâkimiyet “Furkan’ı” inzal buyurdu. Yeni bir dünya olarak vahşet, cehalet ve gafletten kurtuluş fırsat doğdu. Özetle Furkan’da şu hükümler bildirildi: “Yanlışı doğrudan ayırın.  İnsanı sevin. İnsaf edin. Kin, öfke, cehalet, gaflet, dalalet ve ihanet gibi ruhsal hastalıkların muzırlığına dikkat edin. Sevgiyle insafı yok eden haset ve fesattan kaçının. Barışı bozan fitneden uzak durun. Hakkaniyetten ayrılmayın. Servet, şöhret ve şehvet tutkunluğunun vahametine karşı akıllı olun!” hükümlerin önemini duyurdu.

 

Sevgi ve insaf kendi özelinde olmalı. Sevgi, insaf ve hırs kontrol altında tutulmalı. Aksinde varlık insanın karşısına düşman olup çıkar. Furkan’daki bildirgelerden bazıları: “İbadete layık sadece benim. Sizi namazla denedim, tembelsiniz… Derde tabi tuttum, şikâyetçisiniz. İyilik ve hayırda sınadım, isteksizsiniz. Servet, şehvet ve şöhretle imtihan ettim, düşkünsüzüz. Aklınızla sınav ettim, zayıfsınız. Eğer benim merhametim olmasa rızama hak kazanamazsınız. Hakkaniyete riayet edin, rahmetimi kazanın. Hasedi terk edin, huzur bulun. Haramdan sakının öfkemden kurtulun. Gıybeti terk edin sevgime layık olun. Ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışırken ahirete de çalışın ki iki dünya refahına erin. İhtiyacınız kadar benden korkun. Ümitsiz olmayın.  Davranışlarınızı düzeltin. Malınızı temiz tutun. Niyetinizi kirletmeyin. Dünya çıkarlarının sevgisi ile benim sevgim bir arada olmaz. Ecel, kaçınılmaz sondur. Haris olmayın. Hikmetin başı Allah korkusu ve rahmetinden ümittir. Servetin hayırlısı kanaattir. Rızkın eftali takvadır. Yaşamın iyisi sevgi ve insafla yaşanandır. Nimetlerin hayırlısı sağlıktır.” böyle ifade ediliyor.

 

Sevmek, sevilmek, sevinmek ve sevindirmek hakkaniyetle olur. Sevgi ile insaf adalet, merhamet, güven, saygı ve hoşgörüyle yaşatılır.  Hz. Peygamber “el-emin” sıfatını sevgi, insaf ve hakkaniyetli tutumuyla kazandı.  Kâbe’nin yeniden imarında “Hacer’ül Esvet” taşını yerine koymakta herkes kendisini layık görüyordu. Bu durum, anlaşmazlığa neden oldu.   Hakem tayinine karar verildi. İlk gelen hakem olsun denildi. Baktılar ki, karşıdan Allah’ın habibi geliyor. Oy birliğiyle hakemliğine karar verildi: “Bu taş, bu duvara konacak. Ama kim koyacak? Bu konudaki kararına saygılıyız, denildi. Hz. Muhammed: “Bir örtü getirin!” buyurdu. Örtü getirilip yere serildi. “Şimdi, ne olacak!” dediler. Allah’ın sevgilisi: “Her sülaleden birer temsilci seçilsin. Temsilciler, taşı birlikte örtüye taşısın. Sonra her biri örtünün bir kenarından tutsun. Taş, Kâbe duvarına yaklaştırılsın.” buyurdu.  Sonra mübarek elleriyle taşı yerine koydu. Halk da, Allah’ın habibine: “Sen, el-eminsin!” dedi. Sevgi, insaf,  adalet olmadan güven olur mu? Müslüman, senin Peygamber’in böyle adil ve insaflı idi… Sevgi dolu idi…

 

Allah, sevgilisini peygamberlikle şereflendirip İslam’ı tebliğle vazifelendirdi. Çıkar güruhları, Peygamber’in ilahi anlatısından kendi sömürü çarklarının bozulacağı endişesine kapıldılar. Antlaşma için aralarında temsilci seçip Peygamber’in amcasına gönderdiler. Temsilciler gelip yeğenin davasından vaz geçsin. Onu, civarın en güzel kızlarıyla evlendirelim. İstediği kadar mal-mülk verelim. Onu servet ve şöhret sahibi yapalım, dediler. Amcası, müşriklerin bu teklifini Hz. Peygamber’e bildirdiğinde, o: “Amca, bir elime ayı ve bir elime de güneşi verseler. Hak ve hakikatten asla vaz geçmem, buyurdu. Sevgi, insaf ve adaletten ayrılmayıp servet, şöhret ve şehvet tutkunluğu felaketine karşı Hz. Peygamber’in, bu düsturu insanlığa ibret dersi değil mi?

 

Müslüman kendini her gün beş kere insaf, sevgi ve adalet bağlamında sorguya çekmedikçe, beklediği huzura kavuşamayacaktır. Sevgi, insaf, adalet hüküm sürmedikçe kıtlıklar, kaoslar ve savaşlar hep yaşanacaktır. Sevgi, insaf ve adalet hayata geçtiğinde güvenli barış sağlanacaktır. Günümüzde sevgi ve insaf söz konusu olduğunda geç onları, onlar karın doyurmuyor gibi çıkışlar toplumda oldukça yaygın. Doğruyu söyleyen dokuz köyden kovulur misalinin yaşanması çok hazin. Sevgi ve insafın kadrini hafife alan toplumların vay ahvaline!

Ömrünüz uzun,  kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!