Kadına yönelik şiddetin büyük oranda erkek şiddetinden kaynaklandığını belirten Dr. Jale Nur Süllü “Kadın ve erkek doğumdaki tek farklılıkları biyolojik olan iki farklı cinsiyetin temsilcilerinin aralarındaki güç ilişkisi toplumsal koşullarla şekillenmekte kadının biyolojik farklılığının yazgısı toplumsal yazgıya dönüşmekte, öğrenilen toplumsal cinsiyet rolleriyle sağlanan güç erkekten yana eşitlik dengesini bozmaktadır. Erkek egemen düzenin şekillendirdiği toplumsal cinsiyet eşitsizliği de kadına yönelik şiddetin temel kaynağını oluşturmaktadır.” dedi. Merkezi yönetimin “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” tamlamasını kullanmaktan kaçınmasının 18 yıldır şiddeti üreten tüm dinamiklerin şekillenmesine sebep olduğunu belirten Süllü “Sayın Erdoğan "Kadın ile erkek eşit olamaz, fıtrata uygun değil." diyerek kadın ve erkek arasındaki güç ilişkisinin toplumsal olduğunu kabul etmeyen anlayışını açıkça beyan etmiştir. "Tabiatları, bünyeleri farklıdır." derken ise konuyu tamamen bedensel farklara indirgemektedir. Kadın bedeni üzerinden ayrıştırmaya giderek "Kız mıdır, kadın mıdır bilemem." cümlesini kurmasını ise hiç unutmadık. Kadına yönelik şiddet en ağır biçimde bir insan hakkı ihlalidir. Türk Ceza Kanunu madde 96 gereği eziyettir, suçtur.” dedi. “CHP Eskişehir Milletvekili Süllü, söylerine şöyle devam etti:“Kadın ve erkeğin farklı sosyal ve ekonomik durumunu dikkate alarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin giderilmesine dönük toplumsal cinsiyete dayalı bütçelemenin hayata geçirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Şiddetin toplumsal cinsiyet nedeniyle var olduğunu dile getiren, kadına yönelik şiddetin sona erdirilmesi için önleme, koruma, yargılama ve cezalandırmanın bütüncül politikalarla ele alındığı İstanbul Sözleşmesi'nin eleştiriye açılmasının kadınların kazanımları yönünden son derece tehlikeli olduğunu dile getiriyoruz. 6284'ün etkin uygulanmasında da ısrarcıyız. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, kadına şiddetin yaşanmadığı, tüm farklılıklarıyla barışık Türkiye'yi Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında kuracağız.”