Açıklamasında, “Özellikle orta yaş ve üzerinde, kalça ağrısının en bilinen nedeni kalça kireçlenmesidir” diye belirten Akpınar, “Kalça kireçlenmesi, en sık ilerleyen yaşa bağlı olarak oluşur. Ancak kısa boylu ve kilolu vücut yapısına sahip olmak da bir dezavantajdır. Ailesinde kalça çıkığı ya da romatizmal hastalıklar bulunanlarda görülme ihtimali daha fazladır. Bacak boy eşitsizliği bulunanlarda, kalçaya aşırı yük binmesine neden olan mesleklerle uğraşanlarda da kalça kireçlenmesinin görülme sıklığı artar. Geçmişte kortizon kullanım öyküsü olan hastalarda, uyluk kemiğinin kalça eklemini oluşturan baş kısmında kan dolaşımının bozulmasına bağlı gelişen avasküler nekroz hastalığı (kemikte çürüme) sonrasında çok daha genç yaşlarda da oluşabilir” ifadelerini kullandı. Hastalığın ilerleme süreci hakkında da bilgi veren Akpınar, “Başlangıçta kalçada, kasıkta ve dizin iç yüzünde sinsi bir ağrı vardır. Yürürken, özellikle merdiven inip çıkarken zorlanmaya başlanır. Yürüme mesafesi kısalır. Ağrılar hareket ile artar, dinlenme ile azalır. Hastalık ilerledikçe şikayetler dinlenmekle de geçmez olur, gece uykudan uyandıran ağrılara dönüşebilir. Ağrı giderek artar, kalçada tutukluk topallama oluşur ve kalça hareketleri sınırlanır. Kalça çevresi kaslarda da zayıflık gelişir. Giderek baston gibi bir destek olmadan yürünemez hale gelinir” dedi. PRP Uygulaması ile dokuların yenilendiğine dikkat çeken Akpınar, “PRP kanın pıhtılaşmasına yardımcı olan ve aynı zamanda yara bölgesinde hızlı iyileşmeyi sağlayan büyüme faktörlerini içeren trombositten zengin bir kan ürünüdür. Trombositler yaralanmış bölgede kanamanın durmasını sağlamak ve daha sonra hasarlanan dokunun iyileşmesi sürecinde, büyüme faktörlerinin salınmasında görevlidirler. Bu büyüme faktörleri kollajen üretimini ve tendon kök hücrelerinde gen ve protein ekspresyonunu artırarak doku iyileşmesini uyarır. PRP yani trombositten zengin plazma da uygulandığı yerde, hasarlı dokunun tamirini sağlayan çok etkin bir tedavi yöntemidir” diye anlattı.