Kısadan hisse derler ya! Bu kıssada bin hisse diyor ve kıssayı anlatıyorum. Bu kıssa “İbn Kesir Tefsiri” inde geçiyor. Bu kıssa ayet ve hadislere dayalı olarak anlatılıyor. Böyle bir kıssa her dönemin günlük hayatında yaşanılabilir.  Gerçek bir hayat öyküsü olarak insanların karşısına çıkabilir. İbret dolu bu kıssa Kur’an’ın Bakara suresi ayet 67’nin tefsirinde anlatılıyor.

Hz. Musa’nın peygamberliği döneminde İsrailoğulları pek çok konuda ileri gidip haddi aşarlar. Bunlardan birisi de, sığır hayvanına olan düşkünlükleri idi. Sığırı kutsayıp ilah olarak kabullenecek kadar ileri gittiler. İnsanlık tarihinin her döneminde olduğu gibi o dönemde de servet düşkünlüğü aşırı artmıştı. Cinayetler hat safhaya ulaşmıştı. Bu kıssada önem arz eden konulardan birisi de, dünya menfaati için cinayet işlemenin, yalan söylemenin ve atılacak iftiranın akıbetini haber vermektir.

            İsrailoğulları arasında evlâdı olamayan zengin ve yaşlı bir adam vardı. O adamın mirasını sahiplenmek isteyen iki de yeğeni vardı. Odamın yeğenleri olan iki kardeş tez zamanda amcalarını ortadan kaybedip servetine konmak istediler. Bir gün adamın yeğenleri, amcalarını tenha bir yere çağırdılar. Amcalarını o tenhada öldürürler. Cesedi gecenin karanlığında getirip bir köyün yakınına bırakıp gittiler. O dönemlerde insan öldürme olayları oldukça yoğun olduğundan faili meçhul cinayetlerin cesedi hangi köyün yakınında bulunursa diyetini o köy halkı ödermiş. İsrailoğullarının örf ve adetleri öyle imiş. Gizlice, öldürdükleri amcalarının cesedini bırakıp gittikleri yere bir süre sonra iki kardeş tekrar gelip feryad-ı figana başlarlar. Feryatlarında:

-Bizim amcamızı öldürüp buraya atmışsınız. Derhal diyetini bize ödeyin, derler. Köylüler, kendileri tarafından böyle hadise yaşanmadığını söylerler. Ölünün yeğenleri siz öldürdünüz bizim amcamızı diyerek iddia ederler. Daha doğrusu iftira atarlar. Köylüler ile o gençler arasında silahlar çekilir. Tam kavga çıkacağı sırada aklı erenler derler:

-Niçin kavgaya tutuşuyorsunuz? Gidin meseleyi peygambere sorun. O, meselenin çözümünü bilir. Bunun üzerine giderler ve Hz. Musa’ya durumu anlatırlar. Meselenin çözümü hakkında görüş isterler. Böyle bir olayın vukuundaki çözüm şeklini önceden Cebrail, Hz. Musa’ya Allah’ın emri olarak bildirmiştir. Hz. Musa’da kendisine yöneltilen soru karşılığında, bir sığır kesmelerini söyler.

İsrailoğulları, Hz. Musa’nın bildirisine karşı çıkarlar. Allah, Hz. Musa’nın sözüne itibar etmedikleri için İsrailoğulları’na zorluk çıkarır. Allah, onlardan seçkin bir sığır kesilmesini ister. Kıssaya burada ara verip olayı yoruma geçelim.

Değerli okurlarım! Meseleye dikkatle baktığımızda olayın içerisinde şeytani hâller görülecektir. Birincisi, katil yeğenlerin şeytani düşüncelerinde iki yönlü haksız kazanç söz konusudur. İlki, hak edilmeden elde edilmeye çalışılan mirası sahiplenmek. İkincisi, işledikleri cinayetten ötürü kendilerinin ödemesi gereken diyeti başkalarına ödetmeye kalkışmaları. Haksız bir kazanç sağlamaya çalışmalarıdır. Elde etme niyetinde oldukları iki haksız kazancı da elde ederken iki büyük suç işlerler. İşledikleri suçun birincisi cinayet, ikincisi de suçsuz insanlara iftira atmaktır. Allah katında en büyük suçlardan birisi de masum insanlara iftira atmaktır.

İşledikleri cinayet, insanlık adına tam bir felakettir. Ya suçsuz, günahsız insanlara attıkları iftira ile masum insanları zan altında bırakmalarına ne demeli? Koya bilirseniz, onun adını da siz koyun!

Tarihin her döneminde bu tip asalakların çıkması mukadderdir. Hem amcalarını öldürüp mirasına konmak ve hem de veraset hakkı olarak günahsız insanlardan diyet sızdırmak...

  Gelelim kıssada alınması gereken diğer bir derse: Allah, hiçbir insanın veya hiçbir toplumun işini zorlaştırmaz. Allah, yarattığı insanlara zorluğu emretmez. Her insan ya da her toplum kendi işini kendisi zorlaştırır. Kıssamız devam edecek!

Ömrünüz uzun kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!