Hangi çağda olursa olsun insanlığın erdemli insanlara ihtiyacı vardır. Toplumsal barış ve huzuru ancak erdemli insanlar sağlayabilir. İnsanlığı geleceğe onlar hazırlar. Temiz toplumlar faziletli şahsiyetlerle oluşur. İnsan, erdemli davranışlarla donandıkça insani değer kazanır. Her değer, insanı itibari olarak yüceltir.

 

Amentü inancı gereği insanın dini yükselişi kişinin aldığı dini eğitim, ibadet ve itaate bağlıdır. İnsan, Allah’ın çizdiği istikamette; feraset, basiret, liyakat, dirayet, iman, hidayet, tasdik, ikrar, kabul,   teslimiyet, ilim, irfan,  izan, ihlas ve dostluğa gayret gibi faziletli hâllerini öne çıkarır ve bu hallerini sürekli dinamik tutarsa meleklerden daha üstün bir seviyeye gelir. Böylece, Allah’ın meleklere karşı iftihar ettiği insan olur. Allah’ın olmasını istemediği hâllerden riya, haset, gıybet, gaflet, sahtekârlık, cehalet, kibir, fesat, fitne, egoistlik gibi durumlarla vasıflandıkça aşağılara düşer. Aşağılara düştükçe hayvandan da aşağı derecelere iner.

 

Şeytan, Hz. Âdem’in sadece ceset olan çamurunu gördü. Hz. Âdem’deki erdemlikleri göremedi. İblisin, Âdem’deki anlayamadığı en önemli özellik “Halifetullah”  Allah’ın halifesi olma özelliği idi.  Şeytan bu noktada hak ve hakkaniyete riayet etmeden hissi ve nefsi davrandı. Allah’a itaatsizlik etti. Böylece kendini mahvetti.

 

Allah, Araf suresinde: -Ant olsun Cehennem için de birçok cin ve insan yarattık. Bunların kalpleri var, anlamazlar. Gözleri var görmezler. Kulakları var işitmezler.  İşte onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha da aşağıdadırlar. İşte onlar gafillerin ta kendileridir, buyuruyor. İblis ahmakça bir iddia ile Hakk’a karşı çıktı. Yine A’raf suresinde Şeytan: -Beni ateşten, onu topraktan yarattın. Ben ondan daha üstünüm,  dedi. Böyle demekle Şeytan cehaletini, kibir ve gururunu ortaya koydu.  Allah’ın hükmüne boyun eğmedi. Nefsinin esiri oldu. Akıbeti perişan olanlardan oldu.

 

Allah, bütün melek ve cinlere Âdem’e secde edin buyurdu. Bu secde, Allah’a bir ibadet olacaktı. Âdem’in buradaki durumu bir kıble ya da Kâbe fonksiyonundaydı. Âdem’e, secde edilmesi Âdem için değil Allah içindi. İbadetin, Âdem’in üzerinden bir disipline ediliş biçimiydi. Bütün secdeler, kıbleye karşı, Kâbe’ye doğru yapılır. İbadet, sadece Allah’adır. Allah’tan başkasına yapılan ibadet, şirktir. Allah’a ortak isnat etmektir. Yunus Emre’nin şu dizelerine kulak verelim. Görelim, bu konuda Yunus Emre şiir diliyle insanın sırlarını nasıl dile getiriyor.

                       

“Çalap Âdem cismini topraktan var eyledi / Şeytan geldi Âdem’e secdeye ar eyledi.

  Eydür ben ateşten nurdan o bir avuç topraktan / Bilmedi kim Âdem’in için cevher eyledi

 Zahir gürdü Âdem’in bâtınına bakmadı / Bilmedi kim Âdem’i halka server eyledi

 Kırk yıl kalıbı yattı adı âlemi tuttu / Gör şeytanı buğzundan ne fitneler eyledi

 Ol yürüyen atlar sürdü âdem üstüne / Âdem’e mekreyleyip yani zafer eyledi.

 Âdem İblis kim ona işi işleten Çalap /  Ay ü günü yaratıp leyl ü nehar eyledi

 Altı bin yedi yüzü yıldan geçen Âdem’i / Dile getirdi Yunus imdi tekrar eyledi.”

           

İblis, insanoğlunun Allah’ın halifesi olacağını bildiği için insanı çekemedi. İnsanın üstünlüğünü kabullenemedi. Kibir ve gururu Hz. Âdem’e haset etmesine sebep oldu. Hz. Âdem’in kalıbı yerde yatarken Şeytan, onun göğsüne vurdu. İçinin boş olduğunu anladı.  Şeytan etrafındakilere dedi:

-Bunun içi, boştur. Bu bir şeye sahip olamaz. Allah, bunu bizden üstün yaratırsa ne yaparsınız?

 

Onlar da dediler: -Allah’ın emrine itaat ederiz. Şeytan: -Allah, şayet bunu benden üstün yaratırsa isyan ederim. Eğer beni bundan üstün yaratırsa bunu da helâk ederim, diye yemin etti. Dinsel kitaplarda bazı âlimler diyor ki: -Allah, Âdem’e ruh vermeyi murat ettiğinde ruha buyurdu:-Ey Ruh, bütün nurlarla nurlan ve sonra da Âdem’in şu kalıbına gir. Ruh, Âdem’in cesedine girmek istediği vakit, Âdem’in cesedinin dar ve karanlık bir yer olduğunu görünce oraya girmek istemedi. Bunun üzerine Allah, ruha buyurdu: -Âdem’in bedenine zorla girecek ve oradan da zorla çıkacaksın! Ruh, önce Âdem’in ceset halindeki damağına ve sonra da gözlerine girdi. Bunun sebebi Âdem’in, kendi cesedinin toprak olduğunu görmesi idi. Bu hâl, Hz. Âdem’in ileride keramet ve nübüvvetle şereflendiği vakit kibirlenip gururlanmasın içindi. Ruh, Âdem’in kalıp hâlindeki genzine geldiği vakit Hz. Âdem aksırdı ve dedi: -Elhamdülillah!

 

Elhamdülillah sözü, Hz. Âdem’in ağzından çıkan ilk söz oldu. Nakledildiğine göre: Allah, Cebrail’i akıl, hayâ ve iman ile birlikte Âdem’e gönderdi. Cebrail, Hz. Âdem’e: -Ey Âdem, bunlardan hangisini tercih edersin, diye sordu. Hz. Âdem dedi: -Ey Cebrail, aklı tercih ederim. Hz. Âdem’in aklı tercih etmesi üzerine iman, hayâya dedi: -Allah, bana aklın olduğu yerde olmamı emretti. Hayâ da, o zaman dedi: -Akıl ile iman nerede olursa, benim de orada olmam için emir verdi.

 

Akıl, hayâ ve imanın her üçü de böylece Hz. Âdem’de toplandı. Sonra Allah, meleklere Âdem’e secde etmelerini emir buyurdu. Bütün melekler Âdem’e secde etti. Yalnız İblis, kibrinden secde etmedi. Kâfir oldu. Kadı Beygavi rivayetinde: Âdem’e ilk secde eden melek İsrafil’dir. İsrafil, Kur’an’ın nurunu Âdem’in yüzünde görmüştü. Secde işleminden sonra Âdem’e ilk ikram edilen Cennet yiyeceklerinden üzümdür. Âdem üzümü yiyince: “Elhamdülillâh” dedi. Bunun üzerine Allah: -Ben de, benim nimetlerimi yiyip bana şükretmek, sana ve kıyamete kadar gelecek nesline bundan sonra “SÜNNET” olsun, buyurdu.

 

Elde edilen nimete şükretmek, şükredenin üzerinde şükredilen Allah’ın nimetlerini artırmasına sebeptir.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!