Kazım Ağa, sözlerinin devamında: -Komşuluk ilişkilerimiz zarar görmesin. Allah, bir gün komşuluk hakkından dolayı bizi sorguya çekecek. Allah, bizi sorguya çekmeden biz kendi hukukumuzu hakkınca yerine getirip helalleşelim. Komşu, komşuya her zaman muhtaçtır. Deyince, Gül Ali dedi:

-Kazım Ağa, çok güzel söyledin. Doğru söyledin! Kur’an’ın Ahzap suresi 70 ve 71 inci ayetinde Allah “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin! Ki Allah da, işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın! Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse; gerçekten o büyük bir kurtuluşla kurtulmuştur.” buyuruyor. Hanımlar, Kazım Ağa’nın dediklerini duydunuz. Duymayan varsa tekrar söylesin! Kazım Ağa’nın dediklerini herkes dikkatle dinlesin! Bunun üzerine hanımlar dediler: -O, zamana kadar civcivler büyürler. Birer gelişkin piliç olurlar. İyice pişirip suyu ile de güzelce bir bulgur pilavı salarız. Un helvası basarız.  Yanına kuru soğan, turşu ve bir de ayran koyarız. Çoluk çocuk afiyetle yeriz. Komşuların aynı sofrada oturup yemek yemeleri ne de keyifli olur.

Bu sözlerin akabinde, Gül Ali’nin karısı Keban Kadın dedi: -Komşu arasında kavga ne kadar da kötü bir hadise olsa gerek. Bu durumun kötülüğünü bugünkü münakaşadan sonra daha iyi anladım. Farkına vardığım şey şudur ki, komşular arasında barış şarttır.  Aklıma gelmişken rahmetli dedemden öğrendiğim Yunus Emre’nin şu dizelerini diyeyim de, siz de dinleyin ve gereken dersi çıkarın:

      “Dünyaya inanırsın rızka benimdir dersin

       Niçin yalan söylersin çün senin dediğin olmaz

       Dünyaya gelen göçer ecel şerbetin içer

       Bu bir köprüdür geçer cahiller onu bilmez

       Gelin tanış olalım işi kolay kılalım

       Sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz.”

Huzurlu ve güven ortamında yaşamak isteyenin barış ve uzlaşı ortamında olması gerekir.  Demek ki, komşuluk ilişkileri barış ve hoşgörü ortamında yürütülmesi gerekiyormuş. Ben de, komşular arasında küskünlüklerin, kaprislerin ve anlayışsız davranışların vahim olaylara neden olabileceği kanaati iyice hâsıl oldu. Az kalsın, bir tavuk nedeniyle birbirimizi öldürecektik.

Bugüne kadar olan komşuluğumuz nerde ise düşmanlığa dönüşüyordu.  Allah, bizi bir felaketten korudu. Kavgaya neden olan hata nerede? Komşular arasında bir gurk tavuktan ötürü kavga çıkmasına en önemli sebepler neler? O nedenleri, ele almakta fayda var. 1-Aile içi ve komşu ile olan iletişim kopukluğu 2-Ailedeki çocuklar üzerinde gereğinden fazla korku ve baskının oluşturulması 3-Hileyi yapan çocuk da olsa işin içine hile karışınca istenmeyen sonuçların ortaya çıkması 4-Bir meselenin aslı astarı araştırılmadan o mesele ile ilgili abartılardan kaçınmak gerekir. Aslı astarı araştırılmayan bir mesele, insanların başına telafisi mümkün olmayan zararlar açabilir.

Meselenin özü bilinmeden ani çıkışlar yapılmaması lazım! Kavganın yatışmasında en önemli hususlardan birisi de araya fişekleyip gaz verenler girmeden barışı sağlamış olmaları. İnsanlar arasındaki iletişim kopuklukları ciddi sıkıntılara yol açar. İletişim kopukluklarında sorunların çözümü zorlaşır. Korku, insanlar arasında yeterli iletişime engel olur. Sağlıklı iletişimlerin en önemli nedeni karşılıklı hoşgörülerdir. Haklara karşı, karşılıklı saygı ve empati olunca kavgalar niye olsun!

Hikâyemizi Nasrettin Hoca’nın bir hikâyesi ile sonlandıralım. Bir bayram günü Nasrettin Hoca, komşusuna bayram ziyareti için gider. Komşusu da, Nasrettin Hoca’ya tepsi içerisinde bal ikram eder. İkram edilen balı kaşık kaşık durmadan yiyen Hocaya, komşusu dayanamayıp “Hocam, balı fazla yeme sonra için yanar.” deyince, Nasrettin Hoca cevabında:-Kimin içinin daha çok yandığı belli oluyor, der. Komşular arası kavga sonradan komşunun içini yakar.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!