“Kıbrıs’ın halli zan ve tahmin edildiği kadar aylara bağlı olan bir mesele değildir. Hüsnüniyet ve Türk’lerin hakkı teslim edildikten sonra pek kısa bir zaman içinde hallolur gider. Fakat Rum’ların akıllarında enosis yolunun daima açık olmasına müsait bir zemin aramaktan vazgeçmedikleri takdirde Türkiye’de hangi hükümet olursa olsun vazifesi, bu yolu kapatmak olacaktır.” 1969

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Her yeniliğin iyiye ve güzele doğru bir başlangıç olduğu genel bir kabul görüyor. Buna koşut umutların ve düşlerin yeşermesinin de nedeni oluyor. Her yenilik bu nedenle umutları canlı tutarak geleceğe yönelik planların ve projelerin yapılmasına da neden oluyor. Kişisel olarak beklentilerin bir kısmının gerçekleşmesi insanları mutlu etmeye yetiyor. Buna karşın bazı ülkelerin siyasetçileri kendi halklarına layık gördükleri mutluluğu diğer ulusların bireylerine çok görüyorlar. Bu nedenle de sürekli olarak kavgaya neden olacak eylemlerin içinde oluyorlar. 

Ülkemiz de çevresinde yaşanan olaylar ve uzak diyarlardan gelen sözlü saldırılar nedeniyle huzursuz edilmeye çalışılıyor. Bay Donald Trump’un Birleşik Amerika Devletlerine başkan olmasından sonra yaşananları yineleyecek değiliz. Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdirle uslanmayanın hakkı kötektir yaklaşımını her koşulda uygulamaya çalışıyor. Bu nedenle de soğuk savaşın sona erdirildiği 1990’lı yıllardan sonra dünyamız en bunalımlı günlerden geçiyor.

24 Ekim 1945 gününde kurulan BM’in şu anda 193 adet üyesi vardır. BM’in kuruluş ilkelerini anımsayacak olur isek özetle, “Dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslararası ekonomik, toplumsal ve kültürel bir işbirliği oluşturmak” olarak tanımlanıyor. Günümüzde bu ilkelerin yerinde yellerin bile esemediğini kaydetmek istiyoruz. Bay Trump, eline göre bulduğu ülkeleri tehdit ederek Kudüs kararına karşı çıkılmasını istiyordu. Yapılan oylama sonucunda dünyanın 5’ten büyük olmasının yanı sıra yeşil dolarlarının da şimdilik bir işe yaramadığına vurgu yapmak istiyoruz. 

Kurulduğu günlerdeki amacından saptığı görülen bu kuruluş gelişmekte olan ülkelerin sorunlarına katkıda bulunmak bir yana onlarla bilek güreşi yapmayı yeğliyor. Adı geçen kuruluşla yaşdaş olan Kıbrıs uyuşmazlığı, Filistin – İsrail ve Keşmir sorunları bunlardan yalnızca bazılarıdır. Kıbrıs uyuşmazlığı ile görevlendirilenlerin yazmış oldukları raporlarda önerilenler yapılmış olunsa idi günümüzde bu sorunları konuşmuyor olacaktık. Diğer sorunlar içinde aynı durum geçerlidir. Bu konular yeni bir konu olmanın da ötesindedir.  

Türkiye ve Kıbrıs Türk’lerinin sürekli olarak çözüm odaklı öneri ve çabalarının karşı tarafça acizlik olarak görülmesi uyuşmazlığın kangren olmasının da nedenidir. Uzun süreli mücadele diye başlattıkları strateji ile Türkiye’nin ekonomik olarak çökmesini hedefliyor olabilirler. Bu düşüncelerinde her zaman yanıldıklarını da görmüş olmalarına karşın ısrarlarının anlaşılır bir yanının olmadığını bilmeleri gerekiyor. Bu tür yaklaşımlarla daha uzun süre Godo’yu bekler gibi bekleyeceklerdir.

Mendil büyüklüğündeki ülkede yapılacak olan başkanlık seçimine doğru geri sayım devam ederken ‘Başkan Toto’ oynayanların ortalıklara çıktığını belirtmek istiyoruz. Bay Nikos Anastasiyadis’in seçilmesi ile adadaki çözümsüzlüğün devam edeceği öngörülüyor. Buna karşın Akel’in adayının seçilmesi ile çözümün olabileceği görüşü öne çıkarılıyor. Karşı tarafta kim seçilirse seçilsin çözüm umudunun Kaf Dağı’nın arkasında bile olamadığını yinelemek durumundayız. Böyle bir beklenti içerisinde olanlara denenmişin yeniden denenmesine gerek olmadığını söylemek gerekiyor.

O zaman Kıbrıs Türk’leri olarak bizler Türkiye ile birlikte yaşananlardan sonra uygulanacak ortak plan doğrultusunda TANINMA konusunu hızla gündeme taşımalıyız. Anastasiyadis ile Stavros Malas arasında hiçbir farkın olamadığını söylemleri ile bizleri doğruluyorlar. Bu nedenle Ulusal Konseyin bir an önce kurulmasında sayılamayacak kadar yarar olduğunu kaydetmek istiyoruz. Milletvekili seçiminden sonra kurulacak olan yeni hükümetin bu yönlü çalışmasının asli görevi olduğunu belirtmek istiyoruz.

Ada’da kalıcılığımızın güvencesinin Ulusal Konseyin kurulması olduğunun görülmesi gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…