Önceki yazımızın devamında: O erdemli kişiye rüyasında; sabah uykudan uyanıp kalkıp çoluk çocuğunun nafakasını temin için dışarı çıktığında karşısına ilk çıkanı yemesi söylenir. İkinci olarak karşısına çıkanı saklamasını, üçüncü olarak karşısına çıkanı sahiplenip korumasını, dördüncü olarak karşısına çıkanın kendisinden bir şey istediğinde onu boş çevirmemesi gerektiği ve beşinci olarak karşısına çıkandan da canavardan kaçar gibi kaçmasının icap ettiği söylenir. Bu kişi sabah olup yola çıktığında karşısına bir dağ çıkar. O kişi, dağa yaklaştıkça dağ küçülür. Dağa yakınlaştıkça dağ küçülür de küçülür.   Dağa ulaştığında dağın küçülerek yumruk kadar bir şey kaldığını görür ve onu alıp yer. İkinci olarak karşısına bir altın tepsi çıkar. O altın tepsiyi yere gömerek saklar. Biraz ileriye gittiğinde o altın tepsi yine karşısına çıkar.  Bu durum birkaç kez tekerrür eder ve adam yoluna devam eder. Üçüncüsünde karşısına şahinden kaçan bir güvercin çıkar. Güvercin kendisine gelip sığınmak ister ve adama der:

-Ey faziletli hakşinas adam! Beni, şu gördüğün aç gözlü zalim şahinden koru. O şahin, beni yiyip yutacak! Deyince, adamcağız güvercini tutup koynuna koyar.

Bu kez şahin gelip o adama der:

-Ey yardım sever insan! Benim rızkıma mani olma. Benim rızkım olan güvercini bana teslim et. Benim yuvada aç bekleyen yavrularım var. Yiyecek olarak bu güvercini onlara götürmek zorundayım. Aksi halde o yavrularım açlıktan ölecekler.

Bir yanda şahinin yalvarışlarını ve bir yanda da güvercinin yakarışlarını adam kendince değerlendirir. Güvercini, şahinin tehlikesinden korur. Kendi kalçasından bir parça et keserek şahine verir. Böylece şahinin de sıkıntısını gidermiş olur. Bu adam akşam eve dönüp uykuya yatarken der:

-Ey ulu Rabbim! Bana öyle bir rüya gösterdin ki, o rüyada gördüğüm beşinden dördünü bugün yaşadım. Beşincisi ile henüz karşılaşmadım. Bu olaylardaki sır nedir? O olayların hikmetini öğrenmek istiyorum.

O gece rüyasında, önceki rüyasında gördüklerinin sırları kendisine bildirilir. İlk olarak karşında gördüğün dağ öfkedir. Bir insan, öfkesini yenmedikçe başı dertten kurtulmaz. Öfkesinin yenenin başı selamette olur. İkinci karşına çıkan altın tepsi dünyada insanın işlediği hâl ve hareketlerdir. Kişi yaptıklarını ne kadar saklarsa saklasın mutlak surette o gizli işler bir gün meydana çıkar. Üçüncü olarak karşına çıkan güvercin insana verilen emaneti temsil eder. İnsan, kendisine verilen emaneti sahiplenip korumadıkça o insan güvenilir değildir. Emanete ihanet eden münafıktır. Dördüncü olarak karşılaştığın şahin ise insanın kapısına gelen ihtiyaç sahibi olandır. Bir insan, kapısına gelip kendisinden bir şey isteyeni boş çevirmedikçe o kişi cömerttir. Sosyal ve yardımlaşmayı sevendir. Bir gün kendisinin de bir şeylere ihtiyacının olabileceğini düşünene akıllı insandır. Karşılaşmadığını zannettiğin beşinci şey de gıybettir. Bir insan, canavardan kaçar gibi gıybetten kaçmadıkça akıbeti felakettir.

Gıybeti kimler yapar. Gıybeti hasetler ve hazımsız olan insanlar yapar. İnsan, çekemediği kişinin dedikodusunu yapar. Kişi, çekemediği kişiyi itibarsızlaştırmak için onun hakkında kılükal eder. Kişi bir başkasını niçin çekemez. Onu kendisinden üstün gördüğü için çekemez.

Korsan Avni, olayın olduğu zamanda henüz on üç yaşındadır. O, aile büyüklerine gurk tavukla ilgili bilgi vermeye korkar. Komşunun gurk tavuğu ile Korsan Avni’nin öldürdüğü gurk tavuk birbirlerine benzerler. Her iki tavuk da siyah renklidir. İşaret olmayınca o iki tavuğu birbirinden ayırmak zordur. Hayvanlar içgüdüleri ile ait oldukları yerleri bilirler. O nedenle akşam olduğunda her tavuk kendi kümesine gider. Tavuk da olsa ilgi gördüğü ve beslendiği yere gider. Korsan Avni’nin yakaladığı gurk tavuk, civcivleri çıkarınca civcivlerini arkasına alıp asıl ait olduğu komşu ailenin avlusuna gider. Sürecek!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!