Gece karanlığı hüküm sürüyordu. Ortalık karanlıktı. Sabah ezanı vaktiydi. Güneş dev dağları, engin ovaları, ormanlık alanları, denizleri, deryaları aydınlata aydınlata geliyor, olmalıydı. Dünya, kendi ekseninde döndükçe gece olsa da her gün güneşin yüzünü göreceği anı bekler. Dünya, ay ve güneşin dönüşlerinden günler, aylar, yıllar gibi zamanlar meydana gelir. Devran döner. Kim bilir, daha ne kadar dönecek? Devran döndükçe kimler ne haller yaşayacak? Kim bilir, kimler kimlerle karşılaşacak? Allah’tan başka kim bilebilir? Güneş doğunca, sıcaklığını hissettirip hissettirmeyeceği bizce meçhuldü. Hava tahmin raporlarında, hava sıcaklığının mevsim normallerinin altında olacağı söyleniyordu. Ayın pek şavkı yoktu. Ay, gökyüzünde ışığı pörsük bir lamba gibi duruyordu. Görevini kusursuz yapmak için şavkını zamana göre ayarladığını düşünüyorum. Vazifesinde ne bir dakika gecikme, ne de bir dakika erkenlik olur. Kusursuz bir sistemde döner durur. Elbet, bir gün onunda sonu gelecektir. Her şey zamanında güzeldir. Olanlar, zamanında olursa güzel olur. 01 Kasım 2015 Bugün, 26. Dönem Milletvekilliği seçimleri yapılıyordu. Yarbasan’a, seçim nedeniyle geldik. Kırka’da, sabah namazını kılıp yola çıktık. Arkadaşım Selahattin Genç’in arabasıyla geldik. Yarbasan’a geldiğimizde ortalık alaca karanlıktı. Seçimler, Atatürk Türkiye’sinin erdemliklerinden biridir. Cumhuriyetin faziletidir. Demokrasinin gereğidir. Vatandaşlık görevini yerine getirmek kutsal bir vazifedir. 2015’in yaz ayları geçti. Sonbaharın son ayına girildi. Yarbasan, Seyitgazi’nin kırsaldaki küçük bir mahallesidir. 23 seçmeni olan, 7 haneli bir yerleşim yeridir. Yarbasan, Kırka’nın güney doğusunda bir yerleşkedir. Kırka Mahallesine 5 km. uzaklıktadır. Eskişehir- Afyonkarahisar karayolunda Kırka’yı 2 km. geçince, trafonun yanından sola dönülür. Anayoldan 3 km. içeridedir. Çulfana tepeleri aşılır. Dökme Tepe’nin kuzeyinden dolaşılır. Akarsuyun baraj suyu ile birleştiği yerdeki köprünün üzerinden geçilir. Yol, takip edildiğinde üç yüz metre sonra Yarbasan’a varılır. Boyalı Dağları, köye coğrafi güzellik veriyor. İktisadi gelişim sağlıyor. Bu dağlar, çam, meşe ve ardıç ağaçlarıyla kaplı. Boyalı Dağlarından aşağı güneydoğudan kuzeybatıya uzanıp gelen Batın Deresi, köyü ikiye böler. Bu dağların uzantısı Ali Gedik Tepesi, köyün doğusunda heybetle duruyor. Bir fötr şapkanın dıştan görünüşü gibi köye sırtı dönük duruyor. Köyü, sabah güneşinden saklıyor gibi duruyor. Bu tepeden dolayı köyün, güneş ışığından daha az nasiplendiği belli. Yarbasan’ın, güneşin sıcak yüzünü çevredeki diğer köylere göre daha geç gördüğü gerçek. Köyün üst taraflarındaki Batın Deresinin yarlık yerlerinde bir zamanlar haramiler, eşkıyalar, çeteler saklanırmış. Yar, altında saklanan çetelerin üzerine bir gün çığ gibi göçmüş. Çeteler, toprak altında kalmış. Yarın göçmesi sonucu bölgeye “Yarbasan” denmiş. Köy, bu yere kurulduğu için Yarbasan adı verilmiş. Köyü kuran halkın Peçene Yörüklerinden olduğu söylenir. Bu Yörüklerin Horasan yöresinden geldikleri rivayet edilir. Yarbasan’a yaklaştığımızda sokak lambaları yanıyordu. Muhtar Yüksel’in evinin lambaları yanık olduğundan uzaklardan görünüyordu. Muhtarın geleceğimizden haberi vardı. Devam edecek! Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!