İnsanın en önemli korkuları, sorunlarıdır. Günümüz insan, sorun çözmekten korkuyor.  İnsanlar birbirlerinden korkuyor. İnsanlar konuşmaktan korkuyor. İnsanlar, birbirinden korksalar da bir arada yaşamak zorundalar. Birlikte yaşam için güven, huzur, barış, hoşgörü ve uzlaşı gerekir. Sorun çözmekten korkuyor olmak araştırılması gereken ciddi konuların başında gelir.

Yeri gelmişken Mevlâna’nın Mesnevisinden bir hikâye anlatayım da o hikâyeden herkes kendi bilgisince gereken dersi çıkartsın! Tarihin birinde, müridin birisi kendisine bir mürşit arar. Yol gösterici arar. Siz, bu duruma ister mürit mürşit, isterse hoca talebe ya da talip koç ilişkisi deyin!

Talip, ilerlere mesafe kat etmek ister. Mevcutla yetinmek istemez. Kendisini geleceğe hazırlayacak bir rehber arar. Mürit, kime ne demişse, kendisine Hasan-î Harikanı adındaki bir bilgeye gitmesini söylerler. Talip, hazırlıklarını tamamlar.  Gerekli tedariki yapar. Yola çıkar. Kendisini aydınlatacak Hasan-ı Harikanı hazretlerinin ikamet ettiği beldeye varır. Varıp onun evini sorduğunda kendisine, Hasan-ı Harikanı’nın evi gösterilir. Mürit, avlu kapısının tokmağını vurur. İçeriden bir kadın, kapıyı açar ve der: “Be adam! Kapının tokmağını niçin vurdun?” Mürit, kadına der: “Efendim, Hasan-î Harikanı’yi arıyorum. Onun evinin burası olduğunu söylediler.” Kadın dedi: “Ne efendisi, efendilik ona mı kalmış. O sorduğun adam, sahtekârın tekidir. Arayacak başka birisini bulamadın mı? Hadi git işine, çekil karşımdan. O adama bulaşma da, kime bulaşırsan bulaş.

Ben, dediğin o adamın karısıyım. Onu, benden iyi kimse bilemez!” Mürit, kadından duymak istemediği cevabı alınca evden ayrılır. Ötelerden bir binek üzerinde, birisinin hızla geldiğini görür. Bekleyip bir de şu gelene sorayım der. Binekle kendisine doğru gelen adam, gelip tam müridin yanında durur. Mürit baktığında adamın bindiği binitin uzun yeleli bir aslan ve elinde tuttuğu kamçının da bir yılan olduğunu görünce binek üzerindeki adamın Hasan-î Harikanı olduğunu anlar. Bu menkıbeden isteyen istediği manayı çıkartsın! Herkesin anlayışı kendi çapı nispetindedir.

İnsan, zayıf ve muhtaç olduğu için korkar. İnsan ateşten, havadan ve sudan korkar. İnsan parasız kalmaktan korkar. İnsan, kıtlıktan korkar. İnsan sevenlerini kaybetmekten korkar. Yalnızlıktan korkar. İnsan, korkar da korkar. Velhasıl, bütün bu korkuların ötesinde Allah’tan korkan insan başkasından neden korksun ki? Kötülük yapmayan insan niye korksun? Korku ve ümitte olduğu gibi Allah’tan gayri her şey zıddı ile kaimdir. Allah’tan korkan insan kötülük yapar mı? Yapamaz!

Allah’ın Esma-ül Hüsna’sından olan Kahhar sıfatından korkan hangi aslandan ve hangi yılandan korkar ki? Kendi karanlık ortamından başka bir aydınlıktan bî haber olan realiteye açılan pencerelerinin panjurlarını kaldırmadıkça hakikatin ışığından mahrum kalacaktır. Mahrum olduğu o ışıktan hep korkacaktır. Allah’tan korkan insan ümitle yaşar.  Ümitle yaşayan insanın beklentileri olur. İnsan, mutlu olmayı ümit eder. İnsan sağlıklı, iyi ve huzurlu olmayı ümit eder. Malı, mülkü ve serveti sınırsız olsun ister. İnsan zengin olmayı ümit eder.  İnsan, doyumsuzluğu gereği hep beklenti içerisinde olur.

İnsan, güzel ölümü ümit eder. İnsan, ölümden sonra yeniden dirilmeyi ümit eder. Cennete girmeyi ümit eder. Beklentilerini Allah’tan bekleyen insan niye ümitli olmasın ki?

Medeni insanlar sorunlarını konuşarak hoşgörü anlayışıyla çözerler. Hayvanlar aralarındaki anlaşmayı koklaşarak kendi lisanlarında sağlarlar. İnsanlar güven, hoşgörü, barış ve uzlaşı ortamını sağlamadıkça huzurlu olamazlar. Ne yazık ki günümüz insanı birbiriyle rahat konuşamadığı için sorun çözmekte zorlanıyor. Sorunlar çözülmedikçe sıkıntılar artıyor. Sıkıntılar arttıkça toplumsal güven, hoşgörü, uzlaşı, barış ve huzur sağlanamıyor.

Toplumsal güven, huzur, barış, hoşgörü ve uzlaşı olmayınca sosyal denge kurulamaz. İnsanlar birbiriyle sevgi ve saygı seviyesinde konuşmadıkça sorunlar çözülemez.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!