İnsanlar korktuklarının yarısı kadar başkalarına sevgi, saygı besleseler korkular, kavgalar, kargaşalar ve savaşlar olur mu hiç? Kavga, kargaşa ve savaşların gerisinde korkular vardır. İnsan, ölümden korkar ve ölümden sonra yeniden dirilmeyi ümit eder.

Vatanperver insan, milli iradeyi kaybetmekten korkar. Milli iradeyi kaybetmek istemeyen insan, milli iradenin yaşaması için ümidini canlı tutarak yaşar. Ümitler, sevgiyle yaşar. Vatan sevgisinde korku ve ümit birlikte vardır. “Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz” atasözünü kavrayan insan, vatanını korumak için korku ve ümidini yüreğinde dipdiri tutmak mecburiyetindedir. Bu durum, vatanperver insanın yüreğine işlenmiş bir vatan borcudur. İnsan, kaybetmekten korkar ve sahip olmayı ümit eder.

İnsan, gelecekten korkar. Mahrumiyetten ve mağduriyetten korkar. Yokluktan korkar. Yoksulluktan ve fakirlikten korkar. İnsan, soğuktan ve sıcaktan korkar. Aydınlıktan ve karanlıktan korkar. İnsan, yeryüzünün zelzelesinden ve gökyüzünün şimşeğinden korkar. Güneşin hararetinden ve şavkından korkar. Gecenin karanlığından ve bir daha sabahın olmayacağından korkar. Korkunun önü arkası sırlarla doludur. Bu sırları çözen akla ne mutlu.

İnsan, gök gürlemesini ümit eder. Yağan yağmurdan bereket bekler. Onun için insan, yağmura rahmet der. Güneşin açmasını ümit eder.  İnsan, güzellikleri görmek için güneşin açmasını ümit eder. Ümidin önü de, arkası da hikmetlerle doludur. Bu hikmetleri kavrayan akla ne mutlu!

Mevlâna’nın mesnevisinden kısa bir hikâye anlatayım da, o hikâyedeki incelikleri anlayın! Köylünün birinin bir öküzü vardır. Köylü, öküzünün varlığını ve sağlığını ümit eder. Onu yitirmekten korkar. Köylü, öküzünü hırlıdan hırsızdan, kurttan kuştan velhasıl bütün yırtıcılardan korumak için akşamları onu ahıra kapar. Köylü, bıkmadan ve usanmadan her gece yarısı ahırdaki öküzünü kontrol eder. Yine bir gece ahırdaki öküzünü kontrole gittiğinde öküzünü okşayası gelir. Başlar gecenin karanlığında öküzü zannettiği aslanı okşamaya. Karanlıkta gözleri görmeyen adam nereden bilsin aslan mı ya da öküz mü okşadığını. O gecenin bir saatinde köylünün birinin ahırına karnı aç bir aslan gelir. Köylünün ahırındaki öküzünü afiyetle yer. Aslan karnı doyunca öküzün yerine yatar. Karnı doyan aslan olduğu yerde üstüne üstlük güzel bir de uyku çeker. Aslan, ahıra gelen adamın sesinden ve okşamalarından etkilenip uykudan uyanır. Kurnazlığından ses çıkarmaz. Aslan kendince der “Karnım aç olsaydı da, bu adamı da yeseydim ne kadar iyi olurdu” adam, öküzüm diyerek seve seve okşadığı aslanın alsan olduğunu karanlıkta nerden bilsin? Ümitle okşamaya vardığı öküzün yerinde aslan olduğunu bilse korkudan yanına varır mı hiç?

İnsandaki korku ya da ümidin gayesi evrensel bütünleşme, kaynaşma, dayanışma, barış ve dostluk içindir.  Korku ve ümit şöhret, servet ve şehveti kutsamaksa vay o korku ve ümidin hâline! Aşırı korku ve tutarsız ümitler, insanın başını sürekli belâ ve sıkıntıya sürükleyecektir. Ümit ve korku mutedil oldukça doğru, iyi ve güzeldir. İtidalin dışına taşan korku ve ümitler yanlış, kötü ve çirkindir.

Kedi ile köpeğin kavgasıdır deyip geçmemek lazım. Onların kavgalarının nedeninde bile korku ve ümit vardır. Kedinin köpekten, köpeğin kediden korkusu vardır. İnsanların birbirlerinden korktukları gibi hayvanların da birbirlerinden korkuları vardır. Hayvanlar insanlardan, insanlarda hayvanlardan korkarlar. Ama hayvanlar insanlardan, insanlar da hayvanlardan bir şeyler ümit ederler. İnsan, aslandan korkar mı? Korkar, efendi. İnsan, yılandan korkar mı? Korkar! Korkmayan da çıkar mı, çıkar.

Korku ve ümitler, Allah’ın belirlediği ölçülerde oldukça insan hayatı için yararlı olacaktır. Aksinde ise, korku ve ümidin zararından kurtulmak mümkün değildir. İnsandaki ümitler, Allah’ın rahman ve rahim sıfatlarından doğan rahmeti çerçevesinde şekillendikçe insan iki dünya mutluluğuna erecektir. İnsandaki korkular, Allah’ın azabını unutmayacak şekilde canlı kaldıkça güzeldir. Aksi, insan için felakettir.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!