İnsan, bu dünyaya ölümlü yalan olarak bir kere doğar. Ölümsüz dünya için bir kere ölür. Ölümlü yalan olur. Ölümlü yalan olan dünyadan ölümsüz gerçek olarak dünyaya göçer.  İlahi emir gereği insan bir kere ölür ve bir kere doğar. İnsanın bu dünyada varlığı sınırlıdır. İnsan, bu dünyada ölümlü yalan olarak ölünce, öbür dünya için ölümsüz gerçek olur.

İnsan, kıtaları aşar. Dağları devirir. Denizleri geçer. Havada uçuş yapar. Gün olur ve devran döner. İnsan ölür ve cansız bedeni ölümsüz dünya için toprak altına konur.

İnsan, dünyada yaptıklarının hesabını vermek için ölür. İnsan bu dünyada yaptığı iyiliklerin mükâfatını almak için ölür ya da bu dünyada yaptığı kötülüklerin karşılığını bulmak için ölür.

İnsan, ölürken dünyada iki önemli miras bırakır gider.  Bu miraslardan biri iyilik ve diğeri kötülüktür.  İnsanın değeri yaptığı iyilik ya da kötülükleri kadardır. İnsanın eylemleri ve söylemleri nedeniyle arkasından anılır durur. İnsanların geride bıraktıklarıyla ilgili Allah, Yasin suresi 12 inci ayetinde “Onların hayatta iken yaptıklarıyla geride bıraktıklarını yazan biziz. Zaten her şeyi apaçık bir sicil kütüğünde tek tek sayıp kayda geçirmişiz.” buyuruyor. İlahi kamera sürekli kayıt altındadır. Kişinin maddi alanda yaptıklarının kaydını tutan amentü inancına göre görevli melekler vardır.

Evren bir sistem dâhilinde işler. Evrenin işleyişi insanlığın mutluluğu içindir. İnsanın değeri, yaptıklarıyla ortaya çıkar. İnsanlığın saadeti için evrenin işleyişini sağlamakla görevli dört büyük melek vardır. Meleklerden her birinin görev ve sorumlulukları farklı farklıdır. Örneğin bu meleklerden Azrail’e canlıların ölümüyle ilgili vazife verilmiştir.  Azrail, ilkin can alma görevini üstlenmekten kaçınmış.  Allah, onu, can almakla vazifelendirdiğini emretmiş.  O da, bu emre boyun eğmiş. Kendisine tevdi edilen görevi, görev bilinciyle yapmaktadır. Yaratanın kendisine verdiği görevi yetki ve sorumluluğu dâhilinde yerine getirmektedir.

Bütün kararların nihayeti ve bidayeti kendisine ait olan Allah! Verdiği yetenek ve yetkinin yerinde ve yeterince kullanılıp kullanmadığının hesabını soracağını beyan buyuruyor.

 İnsan yaratılışı gereği muhtaçtır. İhtiyacı olandır.  İhtiyaçların karşılanması bazı şartlara bağlıdır. İnsan hürdür ama hürriyeti kısıtlıdır. İsteklerinde istediği kadar hareket etme yetkisine sahip değildir. İnsan hürriyetinin sınırları başkalarının hak ve sorumluluklarıyla sınırlıdır. Sorumlu iradenin hürriyeti sınırsız olamaz.

İnsan, doğuştan sorumlu ve görevlidir.  İhtiyacından dolayı verilen görevi yapmaya mecburdur. Kurallara uymak zorundadır. Kurallara uymayı icap ettiren bazı haller vardır. İnsan ihtiyacı gereği acıkır. Acıkınca, yemek yeme mecburiyeti hâsıl olur. Açlıkla kişinin kendini ölüme mahkûm etmeye hakkı yoktur. Kişinin intihara kalkışması Allah’ın hakkına tecavüzdür. Bu noktada hür değildir. Hürriyeti meşru değildir.

İnsan, sağlığını koruyacak derecede yemek yeme hürriyetinden sorumludur.  Yiyeceğini seçerken elleri yiyecek seçmekte hürdür. İnsanın, yemek için elleriyle yiyeceklerini seçme hürriyeti vardır.  Seçip yediğini midesi hazmetmeye mecburdur. Bağırsakları sindirmeye mecburidir. Besinlerin vücutta dengeli dağılımı esastır. Vücuda faydalı olanlar bedende kalır. Zararlı olanlar dışarıya atılır.  Vücut sisteminin varlığı ve sağlığı için bu düzenli işleyiş gereklidir.

İnsan, bütün bunlardan dolayı bu dünya için ölümlü yalandır. Bütün bu olanların hepsi, ölümsüz gerçek olan insan içindir.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!