Yaşanan savaşlar sonucu her ülkede yokluklar, kıtlıklar ve zorluklar yaşanır. Sıkıntılar çekilir. Pek çok insan gücü ve iktisadi varlıklar heba olur.  Kültürel erozyonlar olur.

Türk milleti bu vatan toprakları uğruna çeşitli savaşlara maruz kalmış. Yaptığı bu savaşlarda top yekûn mücadele yapmış. Bağımsızlık ve istiklal uğruna çeşitli sıkıntılara katlanmış. Anadolu kırsalında muhtelif zorlukları aşmasını bilen iki nine ile iki dede bir de evlat acısıyla ilahi sınava muhatap olmuşlar. Kahraman Türk Milletinin fertlerinden bu iki dede ile iki nine, o günün şartlarında verilebilecek en doğru kararı vermişler.

Peş peşe gelişen savaşlar sonucu oluşan insanların yaşam tarzlarını kınamak tarih bilgisi yosunlar ile vicdan fakirlerine mahsustur.

Nazife Gelin’in kocası Ahmet öldüğünde, Ahmet’in küçük kardeşlerinden “Muzu” askerdir. Muzu’da vatani görevini yerine getirmek üzere her Türk genci gibi asker olur. Muzu, Nazife Gelin’den yaşça altı yaş küçüktür.

Rahmetli Ahmet’in ölümü ile babası Mehmet Ağa ve annesi Döndü Nine’nin yürekleri yanmıştır. Evlat acısı, bağırlarına bir ok gibi saplanmıştır.Yürek yangınını yatıştırmanın tek çaresi vardır; o çare de büyük yerden gelen emre boyun eğmektir. O insanlar, ne yapsınlar! Hepsi de, emir büyük yerden geldi. “Hüküm, Allah’ın emridir.” derlerdi. Nazife Gelin’in kaynatası Mehmet Ağa, akıllı adamdır.

Nazife Gelin’in annesinin adı da, kayınvalidesinin adı da Döndü’dür. Nazife Gelin’in öz annesi Döndü Kadın’a halk arasında “Erkek Döndü, Nazife Gelin’in kayınvalidesi Döndü Kadın’a da ahâli “Kara Döndü” der.

Ahmet’in ölümüyle geride eksik etek iki tane yetim yavru kalmış. Bu yetimlerin ikisi de kız çocuğudur.  

Mehmet Ağa ile Döndü Nine, günlerce düşünüp taşınmışlar. Kılı kırk değil belki de kırk bin kere orta yerinden yarmışlar. Tek çıkış yolu olarak Nazife Gelin’i karşılarına alıp onunla medenice konuşmaya karar kılmışlar. Bir akşam ezanı sonrası, Nazife Gelin’i almışlar karşılarına oturup konuşmuşlar.

İki küçük kızlardan biri annelerinin sağına diğeri soluna oturmuş. Her birinin dertleri aynı dert! Boyunları bükük ve gözleri yaşlı vaziyette oturmuşlar.

Yüreklerindeki acı, hiç başka bir acıya benzer mi? Başka hiçbir acıya benzemeyen o acı, ölüm acısıdır. O acı, yiğitleri ve dilberleri öldüren acıdır. O acı, sevenleri birbirinden ayıran acıdır. O acı, ölüm acısıdır. O acıdan daha ötesi yok! Ölüm ayrılığı niçin acı olmasın? Ölümle giden gittiği yerden geri gelmiyor ki, ölüm ayrılığı acı olmasın!

 Mehmet Ağa, özlü konuşurdu. Mehmet Ağa, sözü dinlenirdi. Konuşması sırasında argo kelime kullanmadan nezaketli konuşmaya özen gösteren bir şahsiyetti. Gelini ile torunlarını karşısına alan Mehmet Ağa başlamış söze:

-Kızım Nazife, Hakk vaki oldu. Kader vuku buldu. Bu iki masumenin babaları öldü. Ahmet, senin kocandı. Bizim de evlâdımızdı. Senin kocan öldü. Bizim de, evladımız öldü. Hepimizin sevdiği insan öldü.  Hak evine vardı. Allah, mekânını cennet etsin!  Onun için bundan sonra bizim yapabileceğimiz şey onun arkasından hayır dua yapmaktır. Yine onun arkasından hayırlı işler işleyecek onun bu iki evladını güzelce yetiştirmektir. Bu yavruları iyi yetiştirelim ki, Ahmet’in amel defteri kapanmasın!

Dini kitaplarda Hz. Peygamberden rivayetle bahsedilir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuş:

-Öldükten sonra kişinin amel defteri kapanmaz. Amel defteri, kişinin ya da kişi adına işlenen iyi işlerin, kötü fiillerin, söylenen güzel sözlerin ve denen kötü lafların kaydedildiği ilahi defterdir.

Kişinin dünyada toplum yararına yaptığı eserlerden sağlanan faydalar amel defterinde kayıt altına alınır.  Toplum menfaatine kişinin dünyada iken yetiştirdiği ilim erbabı talebelerin yaptığı yararlı çalışmaların ve kişinin yetiştirdiği iyi evlatların yaptıkları güzel faaliyetlerin kaydedildiği bu deftere amel defteri denir. Amel defteri kişinin işlem defteridir. Dünyada yaşayan her insan hakkında ilahi makamda bir amel defteri tutulur. Bu defter kişilerin hak zayiatına uğramamaları için tutulur. Devamı var!

Ömrün uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!