Eskişehir’in ve Eskişehirlilerin çevre mücadelesi bitmek bilmiyor. Önce Alpu’ya termik santral yapılmak istendi, büyük mücadeleler verildi. Ardından Kaz Dağları’nda yapılması planlanan altın ve gümüş madenine karşı eylemler yapıldı. Şimdi de Sivrihisar’ın Kaymaz Mahallesi’nde siyanür havuzlu bir altın madeni yapılmak isteniyor. Havuzun yapıldığı yer yaşam alanına çok yakın. Hem doğaya zarar verecek hem de bölgede yaşayan insanlara. Yer altı kaynaklarımız ülkemizin doğal zenginlikleri. Bunların çıkarılması, işlenmesi, ekonomiye kazandırılmasını hepimiz istiyoruz. Ama bunu doğaya ve insanlara zarar vermeden yapmanın yolları var. O yollar tercih edilmeli. Termik santralde olduğu gibi Kaymaz’daki altın madeninde de hukuki bir mücadele verilecek. Bu hukuk mücadelesinden doğaya zarar verecek bu ve bunun gibi projeler için emsal bir karar çıkmasını diliyorum.

YENİ NORMAL İLE İLK HAFTASONU

1 Haziran’da başlayan normalleşme sürecinin ardından, Perşembe günü sokağa çıkma kısıtlaması karmaşası yaşandı. Ardından hafta sonu kısıtlama olmayınca vatandaşlar uzun bir sürenin ardından kısıtlama olmadan dışarı çıktı. Özellikle 65 yaş ve üzeri vatandaşlar ilk kez işletmeler açıkken dışarı çıkmış oldu. Yalnız dikkatimi bir şey çekti. Dün şehir nedense hiç kalabalık değildi. İster sokaktaki insan sayısı olsun ister araç sayısı olsun. Hatta yasak olduğu günler iş gereği Pazar günleri ofise geldiğim için diyebilirim ki yasak olan güne göre belki 2 ya da 3 kat daha işlekti caddeler. Buradan çıkaracağımız sonuç da herkes bir yerlere kaçmış olabilir. Eskişehir dışına çıkan birçok vatandaş eminim ki olmuştur. Eskişehir’de kalanlar da muhtemelen sabah erken saatlerde piknik alanlarına, parklara gitti. Merkezdeki yoğunluk ciddi ölçüde azaldı ama gidilen yerlerde nasıl bir yoğunluk olduğunu az çok tahmin edebiliyorum. Umarım sosyal mesafeye ve maske kuralına uyulmuştur. Çünkü daha yeni Eskişehir’de bir ev daha karantinaya alındı. Arka arkaya karantinaya alınan ev haberleri gelmeye başladı. İkinci dalgaya yakalanmak istemiyorsak bu süreçte kurallara harfiyen uymamız gerekiyor. Tekrardan bir uyarma gereği hissettim.

SAĞLIKÇILARIN HAKKINI ÖDEYEMEYİZ

Koronavirüse karşı en büyük mücadeleyi hiç şüphesiz sağlık emekçileri veriyor. Sağlıkçıların mücadelesini kolaylaştırmak için destek olunması gerekirken, birden kronik hastalık raporunun Aile Sağlık Merkezleri’nden alınabileceği söylendi ve sağlıkçılara ağır bir yük bindirildi. Sağlık Emekçileri Sendikası bir açıklama yaptı ve gelen tepkiler üzerine kısa sürede bu uygulamadan geri adım atıldı. Sağlıkçıların bir takım haklı talepleri daha var. SES ve Eskişehir Bilecik Tabip Odası’nın talepleri ise şunlar;‘‘ ASM ‘ler ve hastanelerde yığılma olmaması isteniyorsa 15 dakikalık aralıklarla randevular verilmeli ve dönüşümlü çalışma şekli en az 6 ay daha devam etmeli ve salgının gelişimine tabi olarak kademeli olarak geçiş yapılmalıdır. Tüm sağlık emekçilerine düzenli aralıklarla test yapılmalı, test ( + ) çıkan sağlık çalışanı hiçbir hak kaybı yaşamadan 2 testi negatif çıkana kadar ücretli izinli sayılmalıdır. Tüm sağlık birimlerinde KKE temini eksiksiz düzenli sağlanmaya devam edilmelidir. Tıp Fakültesinde en fazla iş yüküne dolayısı ile virüse maruz kalan asistan hekimler ve hemşireler, diğer hastanelerimizde direk COVİD-19’ lu hastalarla muhatap olan hekim ve sağlık çalışanları hak ettikleri ücretleri alamamışlardır. Sağlık Bakanının söz verdiği ek ödemeler ne yazık ki yöneticilerin keyfi tutumu nedeniyle hakkaniyetli olarak dağıtılmamıştır. 1.basamak sağlık çalışanları ise söz konusu bile yapılmamışlardır.’’ Mücadelede en önde bulunan sağlıkçılar gözlemleri üzerine bu talep ve önerileri dile getiriyorsa bunların uygulanması gerekir. Bu süreçte birçok sağlık çalışanı koronavirüse yakalandı ve yaşamını kaybedenler oldu. Onların mücadelesini kolaylaştırmak için talep ve önerilerine kulak verilmeli.