Bugün gazetemizin manşetinde yer verdiğimiz fotoğraf gerçekten yürekleri acıtıyor. Herkesin bir derdi var ama cidden böyle fotoğrafları görünce ‘Gerçekten benim derdim o kadar büyük mü?’ diye sorguluyor insan. Her gün görüyoruz ki binlerce yardım muhtaç vatandaşlara gidiyor. Yine de demek ki yeterli gelmiyor. Pandemi sürecinde birçok insan işsiz kaldı. Devlet desteği ile yardımlar ile geçinmeye çalışıyorlar. Gerçekten dünya çok adaletsiz. Materyalist insanlar, yetinmeyi bilmeyen insanlar, popüler kültüre kul köle olmuş insanlar oldukça da maalesef bu böyle gidecek. Kimileri 10 bin liralık telefon kullanıp, yeni modeli çıkar çıkmaz koştururken, kimileri ise çöplerden yiyecek topluyor. İşin daha vahim kısmı ise bazıları da marka takıntıları yüzünden borçlanıyor. Kapitalist sistemin bizi getirdiği nokta bu maalesef. Eğer marka bir telefonun, ayakkabın yoksa kendini güçsüz hissediyorsun. Asıl güçsüzlük hissinin çocuğunun o akşam yemek yiyip yiyemeyeceğini bilmediğinde ortaya çıktığını anlamıyorsun. Bu düzen böyle gelmiş ama böyle gitmemesi için daha çok çabalamalıyız. Elimizden geldiğince yardım etmeliyiz. Yardım eden kurumları daha çok desteklemeliyiz. Devlet bu olayları daha iyi ele almalı. Tespitlerini daha iyi yapmalı. Lüks sayılabilecek ihtiyaçlardan tasarruf edilmeli, muhtaçlara daha çok yardım edilmeli.

GENÇLER ÜRETİRSE, TÜRKİYE KALKINIR

En önemlisi işsizlik sorunu çözülmeli. Yüzde 13,6 işsizlik oranı var. Türkiye’nin yüzde 13,6’sı işsiz. Genç işsizlik oranı yüzde 24,4. Her 4 gençten biri işsiz. Birçok yerde duyabileceğimiz bir laf ise ‘Gençler iş beğenmiyor!’. Ya birader adam o iş beğenmeme hakkını elde edebilmek için 4 sene üniversite okuyor. Öğretmen olabilmek için 4 sene okuyan birine, ‘Hayır sen öğretmen olamazsan istemediğin bir işte çalışacaksın’ dersen sonuna kadar beğenmeme hakkı var. O üniversiteler açılıyor, kontenjanı belirleniyor ve o öğrenciler o bölümlere alınıyorsa, mezun olduklarında da onlara istihdam imkanı yaratmak zorundasın. Anne babalar çocukları okusun, daha iyi bir gelecek sahibi olsun diye var güçleriyle çalışıyor. O anne babanın, okuyup mezun olan gencin emeğinin değerini vermek zorundasın. Ki bunun daha başlangıç olması gerekiyor. Gösterdiği emeğin çok altında bir maaşla çalışan milyonlarca genç var. En ufak bir fırsat bulsa beyin göçü gerçekleştirmek isteyen yüz binlerce genç var. Türkiye’nin bu gençleri kaybetme lüksü gerçekten var mı? Haberlerde görüyoruz bazen. ABD’de bilmem ne üniversitesinde büyük başarı kaydeden Türk genci adından söz ettiriyor. Vay be diyoruz, gururlanıyoruz. O genç o başarıyı niye ülkemizde gerçekleştirmiyor? Bunu neden sorgulamıyoruz. Türkiye ilerlesin, uçsun, süper güç olsun istiyoruz ama gençlere gereken değeri vermiyoruz. Ülkeyi bir kesim kalkındıracaksa bu gençler olacak. O yüzden gençler için daha çok imkan yaratılmalı. Onları teşvik edecek programlar ortaya konulmalı. Gençler üretirse, Türkiye kalkınır. Yoksa işimiz yaş.