İnsanlık her dönemde kitlesel çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Zamanın bazı aşamalarında bu türlü sıkıntılara düşmesi de muhtemeldir. Bu sıkıntıların başında salgın hastalık, kıtlık, afet ve savaşlar gibi huzur kaçıran hadiseler gelir. Sıkıntıların bazıları insan iradesiyle bazıları da insanın isteği dışında gelişen olaylardır.

 

İnsan, yeryüzünü imarla mükelleftir. Barış ve huzur gibi ortamları sağlayıcı gelişimden sorumludur. İki türlü hastalık vardır. Birincisi bedensel ikincisi ruhsal hastalıklardır. Bedensel hastalıklardan fiziki salgın hastalıklar zaman zaman nüksetmektedir. Bilim erbabı bu tür hastalıkların tedavisine emek sarf etmekten kaçınmıyor. Ne yazık ki, ruhsal hastalıklardan biri de gammazlıktır. Gamamzlık diğer bir ifade ile nemmamcılık... Nemmam, insanlar arasında laf taşımaktır. Laf taşımaya “nemime” de denmektedir. Gammaz, insanları birbirine düşman eder. Gammazlık ruhi hastalıktır. Bir başka deyişle gammazlık; hasetlik nedeniyle insanlar arasında söz getirip götürmektir. Kısaca söz getirip götürenlere halk arasında “Koğucu” da denir. Koğuculuk bozgunculuk hastalığıdır. İnsanların arasını bozmaktır. Toplumsal uyumu ifsat etmektir. Koğucu, zihin ve vicdanları iğfal eder. İnsan yaptığı bozgunculuktan mesuldür. Her kim bir başkasına kötülük yaparsa o kötülüğün hesabı o kişiden bir gün mutlak sorulur.

 

Dinsel tarihi belgelere göre, Hz. Musa zamanında İsrailoğuları coğrafyasında önemli bir kıtlık olur. Bu kıtlık üzerine Hz. Musa, yağmur duasına çıkar. Çıkar ama bir türlü yağmur yağmaz. Bir süre sonra Hz. Musa’ya vahiy gelir. Gelen vahiyde Allah: “Aranızda o nemmam oldukça, senin duanı nasıl kabul ederim?” bu ilahi uyarı karşısında Hz. Musa, ya Rab! Aramızdaki o gammaz kimdir? Bana bildir de, o nemmamı aramızdan çıkaralım, dedi.  Allah: “Ben, gammazı sevmem. Onu bildireyim de, bende mi nemmam olayım.” buyurdu. Bu durum üzerine Hz. Musa “koğuculuk” hususunda topluluğu uyardı. Topluluktaki herkes tövbe etti. Netice de, istenen yağmur yağdı.

 

Ruhsal hastalıklardan gamazlığı tedavide insanlık pek gayretli görünmüyor. Tedaviye gayretli görünmediği gibi yanaşmıyor da. Hz. Peygamber’in şahsında insanı, Kalem suresinde Allah: “Şüphesiz ki sen, en büyük bir ahlak üzerindesin… Yakında göreceksin ve onlarda görecekler… Hanginizde imiş o fitne ve dalâlet… Şüphesiz Rabbin yolundan sapanı ve doğru yola erenleri en iyi bilendir… O halde o yalan söyleyenleri tanıma… İstiyorlar ki sen, onlara yaltaklanasın; o zaman onlar da yaltaklanacaklardı… Tanıma şunların hiç birini; çok yemin eden aşağılığı… Laf taşıyan koğucuyu, gammazlık yaparak gezeni… Hayra mani olan saldırgan ve günah yüklü olanı” buyuruyor. Allah, insanların kötü hâllerle birbirlerine zarar vermelerini istemediğini bu ayetlerde de bildiriyor. İnsanların birbirinin canına, malına, aklına, inancına ve nesline zarar vermesini haram etmiştir.

 

Yeri gelmişken gammazlıkla alâkalı bir hikâye anlatayım. Köle pazarında adamın birisi bir köle satıyordu. Kölesinden için bu kölenin hiçbir kusuru yoktur ama insanlar arasında laf taşımakta ustadır, diye avazınca bağırıyordu. Adamın birisi geldi o hâl kusur sayılmaz deyip gammaz köleyi satın aldı.  Huylu huyundan vaz geçer mi. “Asil azmaz ve bal kokmaz.” demişler. Asil insanların koğuculukla ne işi olabilir?  O köle, bir gün evin hanımına: -Efendim, sizi artık sevmiyor. O, sizin üzerinize bir hanım getirecek. Dikkatli olun. Sana büyücülükten bir tılsım öğreteyim. O tılsımı uygula da, sana bu kötülüğü yapamasın.  Efendim gece uyuduğunda, eline bir makas al. Elinde makasla yanına yaklaş ve çene altı sakallarını güzelce kes. O zaman, onu büyü tutar. Getirmek istediği güzel kadını getiremez, deyip fitnenin fitilini bir ucundan ateşler.

Sonra efendisine gidip aman efendim bu gece dikkatli olun. Hanımın sana gizliden gizliye çok öfkeli. Senin hanımın bir başkasına âşık… Bu gece seni bir makasla kesip öldürecek. Böylece de senden kurtulacak. İstersen bu gece uyuma. Uyur numarası yap. Karının sana olan düşmanlığını gör, dedi. Böylece fitne fitilinin diğer ucunu da ateşlemiş oldu.  Gammaz, maksadını gerçekleştirdi. Adam yatağında o gece uyur numarası yaptı. Gecenin bir vakti kadın eline makas alıp kocasına doğru yürüdü. Adam: “Karım, beni öldürmeden ben, onu öldüreyim deyip kadını öldürdü. Kadının yakınları gelip adamı öldürdüler. Adamın yakınları da kadının yakınlarından pek çok kişiyi öldürdüler. Ortalığı kan gölüne döndürdüler. Laf taşımak denilen melun iş işte böyle bir fitnedir.

Hz. Peygamber, gammazlığın çok ağır bir suç olduğunu şu hadiste: “Nemmam, cennete giremez.” ve bir başka hadiste ise: “Size en kötünüzü haber vereyim. Aranızda söz taşıyıp ara bozarak insanları birbirine düşman edenlerdir.” buyurmuştur. Huccurat suresi ayet 6’da: “Ey iman edenler! Eğer fasığın biri, size bir haber getirirse o haberi iyice araştırın ki, bilmeyerek bir topluluğa sataşırsınız da sonradan yaptığınıza pişman olursunuz.” buyuruyor.

Birisi, bazı soruları için akıllı birisini aradı. Kilometrelerce yol yürüdü. Aradığı kişiyi bulduğunda ona sordu: -Taştan sert, göklerden geniş, yerküreden ağır, zemheriden soğuk, ateşten sıcak, okyanustan engin, yetimden hor olan nedir? Akîl kişi cevaben: -Mazlum olan suçsuza iftira yerden ağırdır. Doğruluk denilen adalet göklerden geniştir.  Mağdurun kalbindeki kanaat okyanustan engindir. Hasetlik ateşten daha yakıcıdır.  Yakınlık göstermeyen akrabaya muhtaç kalmak zemheriden soğuktur. Zalimin kalbi taştan katıdır. Sözüne itibar edilmeyen gammaz yetimden hordur.

Gammazlık sadece sözle değil yazı vs. ima ile de yapılan fahiş davranışlardır. Bir kişinin başkalarının canına, aklına, malına, inancına ve namusuna gizliden gizliye zarar veriyor olanı duyurmakta sakınca yoktur. Bu durumda mağduru korumak ve yeni mağdurların oluşmasına mani olmak için bilgilendirmek insani bir vazifedir.

 

Sana laf getirenin senden de başkalarına söz götüreceğini unutma! Gammaz insanların fenasıdır.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!