Toplumları ayakta tutan etkenlerin başında “Davranış Biçimleri” gelir. Davranış biçimlerinin şirazesinden çıkması, toplumun çöküşü demektir. Davranış biçimlerinde denge ölçüsü güven, hakkaniyet ve hoşgörüdür. Toplumsal barış ve huzurun sağlanmasında yine ana kriter güven, hakkaniyet ve hoşgörüdür.

            Gayem, 3500 yıl önce yaşanmış olayları o günlerden bugüne monta etmek değil. Kes, kopyala ve yapıştır mantığı hiç değil. Bir başkasına ait bilgi, belge ve yazıları sahiplenmek mal varlığında olduğu gibi bu hususta da hırsızlık olur. Daha da doğrusu sahtekârlık... O devirde yaşanmışlar ile günümüzde yaşanabilen olayları kıyaslamaktır.

O günlerden bugünlere insanlık davranış biçimlerinde neler kazanmış veya neler kaybetmiş. Kazanım ve yitikleri kıyaslamaktır. Bazı devirlerin kıssalarını göz önüne sermek ve o kıssadan hisse çıkartmaktır. Yeter ki insanlara fayda sağlasın. İbret olsun! Ne yazık ki, o günlerin bozuk davranışlardan bazı benzerleri günümüzde de baş göstermekte. O dönem çarşı-pazar ilişkileri kokuşmuş. Ölçü ve tartıda hile hüner olmuş. Ticari güven sarsılmış. Hakkaniyet tarumar olmuş. Kendisini ayakta tutmak isteyen toplumlar değerlerini yaşamak ve yaşatmak zorunda. Bu tür bozuk hâllerin günümüzde yaşanmaması için toplumsal elbirliği gerekir.

Dinsel ve tarihsel konular başta olmak üzere hiç kimseye telkinde bulunmam. Bildiğim doğruları usule uygun söylerim. Herkesin aklı var. Dileyen kabul eder veya etmez! Bilgi tartışmaktan hoşlanmam. Konuların tartışılması yerine sohbet ortamında konuşulması tarafıyım.

Kıyas, İslami esasların üçüncü kıstasıdır. Kıyasta kıstas önemlidir. Birinci kıstas kitap, ikincisi sünnet, üçüncüsü kıyas ve dördüncüsü ümmetin ortak görüşüdür. Ümmetin ortak görüşü olarak ifade edilen ölçü, bugünkü tabirle “ortak akıl” denilen şeydir. İslam’da bu esasa ümmetin icma-ı denir. Davranış biçimlerinden öyleleri vardır ki, parayla pulla alınıp satılamaz. Tarihin hiçbir döneminde o değerlerin her biri iktisadi paha biçilemez değerlerdir. Kavim ya da milletleri ayakta tutan “genel ve yerel” değerleri vardır. Bu değerlerin bazıları her toplumun kendisine has olan mahalli değerlerdir. Mahalli değerlerin yanında bir de evrensel değerler vardır.

Evrensel değerler, tarihin her döneminde kıymetini korurlar. Hangi toplum evrensel değerlerin ayar topunu kaçırırsa vay o toplumun haline. Kantarın ayar topunu kaçıran toplumların başına gelecekleri hayal etmek bile vicdan sahiplerinin yüreklerini sızlatır. Dedikten sonra tarihi Medyen ve Eyke halklarına göz atalım. Medyen ve Eyke halkları ayrı kabileler halinde yaşarlardı. Coğrafi ve tarihi kayıtlarda Medyen ve Eyke halklarıyla ilgili belgeye pek rastlanmıyor. M.Ö. 1550’li yıllara yakın yaşadıkları rivayet ediliyor. Yaşadıkları bölge ise Arap yarımadası gösteriliyor.

Allah, Şuayp Peygamber’i Medyen ve Eyke halklarında yaşanan bozgunculuğun önlenmesi ve toplumsal düzenin sağlanması için peygamber olarak görevlendirmiş. Bilgimiz, Kur’an ve hadislere dayalı. O halkların üzerinde durmak istediğimiz taraf, davranış biçimleridir.  Allah, A’raf suresi ayet 85’de: “Medyen kavmine de kardeşleri Şuayb’i peygamber gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Allah’a itaat ve ibadet edin. Ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. İşte size, Rabbiniz tarafından bir mucize geldi. Artık ölçeği ve teraziyi tam tutun. İnsanların eşyasına haksızlık etmeyin. Yeryüzünü ıslahından sonra bozmayın. Şayet bana inanırsanız, söylediklerim sizin için daha hayırlıdır.” buyurdu. Şuayp Peygamber, içinde yaşadığı toplumları yumuşak, mutedil ve olgun bir üslupla Allah’ın dinine davet etti. Ama onlar, imana gelmediler. Onlar, onu yalanladılar.

Peygamberlerin görevlendirilme gayesi beşeri, adli, iktisadi ve ahlaki yapısı bozulan toplumlara çekidüzen vermektir. Toplumsal huzur, güven ve barışı sağlamaktır. İnsani ilişkileri hakkaniyet ölçüsünde ayara oturtmaktır. İnsanları her iki dünya huzuruna kavuşturtmaktır. İnsanların can, akıl, mal, inanç ve nesil bakımından güven ve itibarını artırmaktır. Halkın bu tür değerlerini güvence altına almaktır.

Davranış biçimleri bozuk toplumlar insani ilişkilerini kendileri düzeltmek zorunda. Bir daha peygamber gelmeyeceğini Allah, Kur’an’da haber veriyor.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!