2020 yılının ilk günlerini yaşıyoruz.

Eskişehir kendine yakışır bir yılbaşı gecesi geçirdi. Kimi evlerinde, kimi eğlence mekanlarında, kimileri de sokakta yeni yıla girdi.

Yeni yılda yeni vergiler olmasın dileğimiz ama oluyor.

Kimse açlık sınırında ya da altında yaşamasın.

Emeklilikte yaşa takılanların sorunları çözülsün, bir tarafta atanamayan öğretmenler beklerken diğer tarafta sınıflar boş kalmasın.

Eskişehir’de kömürlü termik santral yapılmasın.

Ve daha nice çözüm bekleyen sorunlar.

Bunlar için de umut asla bitmesin.

Dört mum hikayesini bilirsiniz.

Bilmeyenler için burada paylaşayım istedim.

 

***

 

Bir odada dört mum sessizce yanıyordu. O kadar derin bir sessizlik hüküm sürüyordu ki odada, aralarındaki fısıltı şeklindeki konuşmalar bile rahatlıkla işitiliyordu.

Birinci mum " Ben Barış'ım" dedi. Ancak kimse benim sürekli yanık kalıp, etrafıma ışık saçabilmeme yardımcı olmuyor. Artık sönmek üzereyim. Ve sessizce karanlığa gömülüverir.

İkinci mum " Ben inancım" der. Ama artık gerekli olduğuma inanmıyorum.... Yanık kalmamın da bir kıymeti kalmadı, diye eklerken hafif bir esinti ışığını söndürüverir.

Üçüncü mum " Ben Sevgi’yim" ama etrafıma ışık verecek gücüm kalmadı. İnsanlar beni hep kenara itiyorlar. Kendilerine en yakın olanları bile sevmemeye başladılar. der ve sessizce söner gider Sevgi mumu.

O sırada içeri aniden bir çocuk girer. Üç mumun söndüğünü görünce sebebini sorar ve niçin sonuna kadar yanmadıklarına hayıflanarak ağlamaya başlar.

Dördüncü mum, yumuşak ve yatıştırıcı sesi ile çocuğa ağlamamasını söyler. "Korkma ben etrafıma ışık saçtığım sürece diğerleri yeniden yanarlar ve onlar da aydınlatmaya devam ederler. Zira ben UMUD'um" Gözleri parlaya çocuk umut mumunu alır ve diğerlerini sevgiyle teker teker yakar.

İçinizdeki umut mumunun saçtığı ışığı asla söndürmeyin. Küçük çocuk gibi diğer sönmek üzere olan üç mumun da sürekli yanık kalmaları için çaba harcayın.