İnsanın başına gelenler ya imtihanından ya da yaptıklarının karşılığıdır. Allah, Eyüp Peygamberi bilinen ve görünmeyen düşmanın hilesiyle imtihan etti.  Görünmeyen ve fakat bilinen düşman şeytandır.

Sâd suresinde: “Kulumuz Eyüp’ü an! O, Rabbine: “Şeytan, bana bir kötülük ve azap dokundurdu.” demişti… Biz de, ona tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine tembih olarak yitirdiği aile bireyleri ile mal varlığını ziyadesiyle geri bahşettik… Gerçekten biz, Eyüp’ü sabreden kişi bulduk. O ne güzel bir kuldu. O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi.” buyruluyor.

Allah dilemedikçe hiçbir varlığa bir başkasının zararı ya da yararı dokunamaz. Şeytan, Hz. Eyüp’e yaptığı kötülükleri Allah’ın izni ile bulaştırdı. Allah, Hz. Eyüp’ün sabrını, şükrünü, ihlasını, itikadını ve itaatini sınadı. Onu sağlığı, aile bireyleri ve servetiyle imtihan etti. Hz. Eyüp, imtihanı kazandı. Bu mücadelede şeytan Hz. Eyüp’e yenik düştü.

İnsanlar birbirine sabır dilerken “Allah, Hz. Eyüp sabrı versin!” derler. Böyle bir sabır dilemek yerinde midir? Bu şekil dua, doğru bir dua mıdır? Düşünmek gerek…

Öyle bir sabır, sadece Hz. Eyüp’e has bir sabırdır. Hz. Eyüp, kendisine gelen belalara sabredip Allah’a şükrünü artırdı. Eyüp’ün sabrı “mucize” bir sabırdır. O sabır şekli, Allah tarafından Hz. Eyüp’e verilen bir sabırdır. Hz. Eyüp’ün sabrını göstermek için kişinin, Eyüp Peygamberin yaşadığı o belalara çarpılması gerekir. Allah, en büyük sıkıntıları peygamberlere yaşatmıştır. Buna mukabil onları da iki dünyanın en büyük makam ve mevkii olan peygamberlik ile şereflendirmiştir.

Hz. İbrahim’in ateşte yanmadığı, Hz. İsmail’i bıçağın kesmediği, Hz. Musa’yı deniz sularının boğmadığı gibi Hz. Eyüp’ün de dert ve sıkıntıları sabrını tüketmemiş.

Enbiya suresinde:“…O, Rabbine: “Ben derde tutuldum. Sen, merhametliler merhametlisisin!” diye dua etmişti… Biz de, onun duasını kabul ettik. Kendisinde ne dert varsa hepsini giderdik.” buyruluyor.  Veren Allah, alan Allah kime ne verdi ise o varlığı kişiden, Allah’ın müsaadesi olmadan hiç kimse alamaz. Allah’ın aldığına da hiç kimse mani olamaz. Bir rivayette; Allah, Hz. Eyüp’e sıhhatini, servetini ve ehlini iade ettikten sonra gökten altın çekirgeler yağdı. Eyüp bunları toplamak istediğinde Allah:

-Ya Eyüp, hâlâ doymadın mı? Buyurduğunda, Hz. Eyüp dedi:

-Ya Rab, Senin rahmetine doyulur mu?

Hz. Eyüp bir taraftan acı çekti. Ama diğer taraftan da Allah’ın rahmetine de doymadı. Şeytan, Allah tarafından lanetlenip cennetten tart edildiğine dedi:

-Ya Rab! Benim bundan sonra özelliğim nedir? Allah-u Teâlâ buyurdu:

-Ey melun! Benim, sana lanet ve gazabım olsun! Seni on şeye müptela ettim.

 1-Aldandın.

 2-Cennetten kovuldun.

             3-Suretin değişti.

             4-İsmin değişti.

             5-Sapık, gafil ve cahillerin önderi oldun.

            6-Lanetlisin.

            7-Rahmetten mahrumsun.

            8-Tevben kabul değil.

            9-Marifetten nasipsizsin.

10-Cehennemliklerin hatibi sensin.

Hz. Âdem:

-Ya Rab! İblise kıyamete kadar aman verdin! O, benim neslime zarar verecek. Ben, onun şerrinden nasıl emin olurum? Diye Allah’a sordu. Allah buyurdu:

-Ey Âdem! Ben, sana üç şey verdim. Senin evlatların bu üç şeyden ayrılmadıkça senin evlatlarını kimse doğrudan saptıramaz.

1-Bana ortak koşmadan ibadete devam edenler. Bu durum benim içindir.

2-İşlenen her iyiliğe en az bire on mükâfat veririm. Günaha misli ile ceza veririm. Bu da senin içindir.

3-Yapılan günahlara tövbe edildiğinde hemen kabul ederim. Allah, Bakara suresinde: “Şüphesiz ben yakınım, dua edenin davetine icabet ederim.” buyurdu.

İblis, lanetlenip cennetten tart edilince Allah’tan görev istedi. Allah’ta, onun kötülük üzere olmasını buyurdu. Şeytan, Allah’a, Âdemoğluna hasetliğinden “Ben bunları nasıl azdıracağım.” deyince, Allah: “Damarlarına sokulup kalplerine girerek azdırırsın.” buyurdu. Burada, insanoğlunun sınavı söz konusudur. Sınavı kazanmak isteyen kendisine dikkat edecek! Başka yolu yok!

Eyüp Peygamberin kıssası bu bölümle son buldu. Bundan sonraki yazımızla Hz. Şuayp’in hayat öyküsüne devam edeceğim.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!