Kıssanın ilk bölümünü yaklaşık bir ay önce yazmıştım. Bazı okurlarım zihinlerde konu bütünlüğü açısından ilk kısmın tekrar yayınını istediler. Onların arzuları üzerine daha ayrıntılı yazdım.

Hz. Yakup ve Hz. Yusuf baba ve oğul… Bu iki peygamberin kıssasına birlikte bakmak lazım! Birlikte bakıldığında ilahi ve insani iradenin daha doğru anlaşılacağı açık… Yakup, İshak Peygamberin ve Yusuf’ta, Yakup Peygamberin oğludur. Yakup Peygamberin on iki oğlu vardır. Bunlardan birisi de Hz. Yusuf’tur. Yusuf ile Bünyamin ana-baba bir kardeş. Diğer kardeşler ise bir başka anneden doğmadır. Allah, Hz. Yakup’u Kenan iline peygamber olarak görevlendirmiş. Hz. Yusuf, henüz on iki yaşında iken bir Cuma gecesi bir rüya görür. Gördüğü rüyada, on bir yıldız ile ay ve güneşin kendisine secde ettiğini görür. Gördüğü bu rüyayı babasına anlatır. Babası:

-Gördüğün bu rüyayı kardeşlerine anlatma! Kardeşlerin sana haset edebilirler. Sana hasetlik zararları dokunabilir. Bu kıssa Kur’an’ın Yusuf suresinde geçiyor. Bu surenin 7’inci ayetinde Allah: “Andolsun, Yusuf ile kardeşlerinde hakikati arayanlar için ibretler vardır.” buyuruyor. Kur’an buyruğunda bir zaman Yusuf babasına şöyle demişti:

-Babacığım, rüyamda on bir yıldız, ay ve güneşin bana secde ediyor olduklarını gördüm.

Yaşlı bir adam kılığına giren şeytan bir gün, Hz. Yakup’un oğulları arasına fitne sokmak ister. Hz. Yusuf’un kardeşlerine giderek dedi:

-Yusuf, sizi kendisine köle yapmak istiyor. Deyince, onlar da:

-Bu durumdan kurtuluşun çaresi nedir? Diye sordular. Bunun üzerine şeytan dedi:

-Önce Yusuf’u öldürün. Sonra da tövbe edin. O zaman ondan kurtulmuş olursunuz.

Kardeşleri Yusuf’u öldürmek üzere aralarında gizlice anlaştılar. Onu, öldürüp ortadan kaldırmak istediler. Entrikayla onu kıra götürüp öldürmek için babalarından izin istediler. Babaları onların bu isteklerine olumlu cevap vermedi ve dedi:

-Korkarım, onu bir kenarda bırakıp gaflete dalarsınız. Öte taraftan bir kurt gelip yavrumu parçalar. Deyince, Hz. Yakup’un oğulları babalarına:

-Biz bu kadar kişiyken kurt, onu nasıl kapar? Buna imkân var mı? Dedilerse de, babalarını ikna edemediler. Hz. Yakup, daha önce şöyle bir rüya görmüştü. Rüyasında, bir dağ üzerinde duran Yusuf’a on kurdun saldırdığını… Bir kurttun, Yusuf’u on kurttan kurtardığını… Sonra yerin yarıldığını… Yusuf’un ise yerin altına girdiğini ve yerin altından tekrar çıktığını gördüğü için onlara şöyle dedi:

-Yusuf’u kurt yemesinden korkuyorum. Babalarından ümitlerini kesen kardeşler, bu defa Hz. Yusuf’a gidip dediler:

-Yusuf, babandan izin al. Sen de, bizimle kırlara gel. Kırlarda, beraber kır gezisi yapalım.

Hz. Yusuf,  babası Yakup’tan kardeşleriyle beraber kırlara gitmek için izin istedi. Hz. Yakup, Yusuf’un ısrarlarına dayanamadı. İsteksiz bir şekilde “gidin”  dedi. Diğer çocuklarına, Yusuf’u kırda korumalarını tembihledi. Hz. Yakup, Yusuf’un zararsız dönmesi için oğullarından söz aldı. Yakup, oğlu Yusuf’u diğer oğullarına böylelikle emanet etti. Bu durum Allah’ın kahrına dokundu. Peygamber de olsa Hz. Yakup’un bu davranışını Allah beğenmedi. Yakup’un bu davranışı Allah’ın şanına ve rızasına yakışır davranış olmadı. Yakup’un, oğlu Yusuf’u önce korunması için Allah’a emanet etmesi gerekirken onun korunmasını oğullarından istemesinden Allah hoşlanmadı. Bu istek, Allah’ın hatırına dokundu. Allah, o an buyurdu:

-Yakup, oğlu Yusuf’u, bana emanet etseydi Yusuf hiçbir şekilde zarar görmezdi. Benim koruduğuma hiçbir güç zarar veremezdi buyuruyor. Baba yurdundan üç fersah kadar uzaklaştıktan sonra kardeşleri Yusuf’u daha önce planladıkları hain planla öldürmek istediler. O zaman kardeşlerden biri dedi:

-Hani babamıza söz vermiştik. Siz, Yusuf’a ne yapmak istiyorsunuz? Yusuf’un diğer kardeşleri dediler:

-Sen, sus! Kes sesini! Bir daha bu hususta söz söyleme! Bizim işimize karışma deyip kardeşler, kardeşleri Yusuf’un el ve ayaklarını bağladılar. Onu, kör bir kuyuya attılar. Yusuf’a dünyayı çok gördüler. Adeta onu diri diri mezara koydular. Sonra, bir kurt vurdular. Yusuf’un gömleğini parçaladılar. Gömleği, kurttun kanıyla boyadılar. Kanlı gömleği babalarına getirdiler ve babalarına dediler:

-Baba, dediğin gibi kardeşimiz Yusuf’u kurt kaptı. Kardeşimiz Yusuf’u kurt parçalayıp yedi. Kardeşlerine hayat hakkı tanımayacak kadar canileşen kardeşler babalarına yalan söylemekten çekinmediler. Yusuf’un acı haberini alan Hz. Yakup, evlat acısıyla öyle bir inledi ki, onun inleyişinden dağlar taşlar yankılandı. Yakup’un bu hâline dayanamayan dağlar, taşlar ve bütün nebatat ağladı. Gömleksiz, eli ve ayağı bağlı Yusuf kuyuda boynunu büktü.  Ağlayarak hâlini Allah’a arz etti. Kardeşler, kardeşleri Yusuf’un sadece nefes alıp vermesinden başka kedisinde hiçbir irade bırakmadılar. Allah’ın adaletini unutup onun hayat hakkını elinden almaya kalkıştılar. Yusuf’u o vakitte âlemin en mağdur varlığı yapmaya çalıştılar. Yusuf’un bu haline kuyudaki canlı ve cansız varlıkların hepsi ağlaştılar. Hz. Yusuf’un kuyuya atıldığında Allah, Cebrail’e emir verdi:

-Ey Cebrail, yetiş! Yusuf kuyunun dibine düşmeden onu havada tut. Ona, orada hiçbir zarar gelmesin!

Kuyunun dibinde yılanlar, çıyanlar vs. zehirli mahlûk çoktu. Allah, Yusuf’un kuyuda hiçbir şeyden zarar görmesini istemediği için kuyuda bulunan bütün zararlı mahlûkata emir buyurdu:

-Hemen yuvalarınıza girin! Sakın, Yusuf’a zarar vermeyin!

Cebrail, o esnada, Cennetten bir gömlek getirip Yusuf’a giydirdi. O cennet gömleğinin yanmaz özelliği vardı. İnsan yapısı yanmaz zırh ya da kumaş olur da, ilahi kudretin yanmaz gömlek ve zırhı olmaz mı? Olmayan husus o gömlek veya zırhın herkese has olmadığıdır. O gölek ya da zırhla korumak için giyenlerin adları İbrahim veya Yusuf olması yetmez. Hz. İbrahim veya Hz. Yusuf olmak lazım! Hz. İbrahim ve Hz. Yusuf olabilmek insanlık tarihinde sadece onlara nasip olmuştur. Daha önce o gömleği Hz. İbrahim giymişti. Nemrut, Hz. İbrahim’i ateşe attığında Cebrail gelip o cennet gömleğini Hz. İbrahim’e giydirmişti.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!