“Klerides diyor ki bir tek tanrıya ve bir tek Yunanistan’a inanıyorum. Elen hasletlerine ve kahramanlığına inanıyorum. Elen olarak kalacağımıza ve Elenliğimize inanarak Elenizmi kökleştirmek gerektiğine inanıyorum. Ölünceye kadar Yunan medeniyetinin yüceliğine ve Hıristiyanlığın büyüklüğüne tam bir sadakat gösteriniz.

TAKSİM’i kabul etmiyoruz. Hiçbir zaman kabul etmeyeceğiz. Kıbrıs daima Elen (!) idi ve ebediyen Elen kalacaktır”. 1980

 

                                                                                  Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

Dış güçlerin kendi emperyal çıkarları için ortalıklara çıkardıkları Kıbrıs konusu bir süre sonra sorun olarak algılattırılarak iki toplum karşı karşıya getirilerek çatışmalar yaşandı. Bu nedenle her iki toplum arasında güvensizlik doğal olarak yaşanmaya başlandı. Bu durum halen devam ettiği için çözüm konusunda her yol denenmesine karşın uzlaşı sağlanamıyor. Bu durumdan emperyal amaç güdenlerin şimdilik karlı çıktıklarını kaydetmek istiyoruz.

Bütün yaşanmışlıklara karşın adada çözüm bulmak amacı ile yine aynı devletlerin yaptığı çözüm önerileri ile uğraşmak durumunda kalıyoruz. Kendi yarattıkları canavara dönüşen uyuşmazlığın yine kendi yöntemleri ile çözülebileceğinin düşünü görüyorlar. Bu nedenle çözüm arayışları çerçevesinde gidilmedik ülke veya kent bırakmamak için liderler şimdilerde Berlin’de bir araya geldiler. Görüşmelere gidilirken BM Genel Yazmanı Bay Guterres liderlere çözüm konusunda desteklerini belirtiyordu. Kendi önerisine bile inanmadığı desteğe tarafların ne kadar bağlı olduklarını birlikte yaşıyoruz.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Garantici ülkelerinden birisi olan İngiltere’nin BM’deki sürekli temsilcisi Jonathan Allen’in Cyprus Mail gazetesinde yer alan değerlendirmesinde kullanımdan kaldırılması gereken iki bölgeli iki toplumlu siyasi eşitliğe dayanan bir federasyona olan desteğini yineliyordu. “Daha önceden uzlaşıya varılmış ilkeler temelinde iki liderin bu durumu iyi kullanması gerektiğini” belirtiyor.

İngiltere’nin garantici ülke olarak devam edip etmeyeceğine ilişkin soru üzerine Allen, ülkesinin garantici ülke olarak üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini belirterek “Bu konunun müzakere masasında tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Bu konudaki rolümüzün öneminin ayırdındayız” diye ekliyor. Berlin görüşmesinin Crans Montana türü görüşmeye dönüşebileceği umudunu belirtiyor.

Garantici İngiltere’nin görüşünü bu şekilde özetlemiş bulunuyoruz. Rum tarafının tutumuna gelince beylik söylemlerin dışında sonuç alınmasına ilişkin olumlu ve güçlü iradenin varlığından da söz ediliyor. Her toplantı öncesinde benzer görüşleri ortalıklara çıkarmalarına karşın geldiğimiz nokta ortalıklardadır. Bu açıklamalarını müzakereler sonrasında Türk tarafını suçlamak için uyguladıkları taktik olarak okumak gerekiyor.

Yukarıdaki açıklamanın üzerindeki dumanı tüterken Dışişleri Bakanları Bay Nikos Hristodulidis ise “çözüm için çabanın devam etmemesine ilişkin problemlerin, Kıbrıs dışındaki müdahalelerden dolayı ortaya çıktığını” söylüyor. İyi niyetli yaklaşım bu açıklamanın neresindedir?

BM Genel Yazmanının Berlin görüşmelerine açık gündemle giderken Rum Hükümet Sözcüsü de Filelefteros gazetesindeki açıklamasında hemen 5’li konferans istenmediğine ilişkin olarak Garantörlerin kendi istekleri var. Garantör güçler görüntüde var görünüyor. Buna karşın perde gerisinde olguları şekillendiriyorlar” diyor.

Karşı tarafın müzakereler öncesindeki genel durumu bu noktada iken Cumhurbaşkanı Akıncı, Meclis’te temsil edilen partilerin liderleri ile  görüşmelerde bulunuyordu. Üzülerek de olsa yapılan görüşmelerden olumlu sayılabilecek bir sonucun çıkmadığı biliniyor. 6 siyasi partinin liderleri farklı söylemler ile öne çıktılar. İ-kinci Cumhurbaşkanın konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamalar siyasi yapının ne kadar dağınık olduğunu gösteriyor.

Bu dağınıklığın ortalıklardan kaldırılması için Ulusal Konsey’i kurmamızın önemi bir kez daha görülmüş oluyor. Zararın neresinden dönülürse kardır diye boşuna söylememişler.

İki yıl aradan sonra iki lideri aynı odada bir araya getiren Bay Guterres’in çabasının bütünlüklü bir çözüme ulaşma yolunda bir adım olması isteniyor. Bunca çabaya karşın Rum’lar arasında yapılan kamuoyu araştırmasına göre sonuç beklentilerden uzaktır. Halkın %79’u adada çözümün olmayacağına inandıklarını gösteriyor.

Berlin görüşmelerinden sonra Ulusal Konsey’i kurarak içinde bulunduğumuz dağınıklığa son vermemiz gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…