Askerlik sonrası Külkedisi, köyüne döndü. Askerden geldiği gün değirmene hemen Suna’yı görmeye gitti. Külkedisi, havanın durumuna aldırmadan bir an önce Suna’yı görmek istiyordu. Aşk bu, engel tanır mı? Engelleri tanıdığı an o tutku aşk olmaktan çıkar. O gün, mart ayının ilk günlerinden bir gündü. O gün, ortalıkta zemheriyi andıran soğuk bir hava vardı. Sulusepken yağıyordu. Sulusepken, yağmurla karışık yağan kar yağışına derler.

Külkedisi, askere giderken Türkmenoğlu lakaplı atını satmıştı. O nedenle, değirmene yaya olarak gitti. Değirmenciyi ziyaret bahanesiyle değirmencinin kızını görmeye gitti. Değirmenin yakınında bir de çeşme vardı. Külkedisi, Suna’nın o çeşmede su doldurduğunu görünce su içmek gayesiyle çeşmeye yaklaştı. Geçen zamanda Suna Kız, iyice serpilip gelişmişti. Kızın görüntüsü vitrinlik mankeni andırır hâle gelmişti.

Külkedisi, Suna Kıza selam verdi. Kız, selam Allah’ın selamıdır diyerek verilen selamı Külkedisinin yüreğini hoplatan yumuşak bir ses tonuyla aldı. Suna Kız, selamı alırken de Külkedisine ters ters baktı. Külkedisi, kızın bu ters bakışlarından onun bir başkasıyla nişanlanmış olabileceğini düşündü. Kızın parmağında yüzük olup olmadığına baktı.  Kızın parmağında herhangi bir yüzük göremeyince bu iş tamam dedi ve kıza seslendi:

-Suna, biliyorsun ki ben sana yangınım. Senin yangının içime kor olup oturdu. Seni, seviyorum. Seni, senden istiyorum. Seni, önce Allah’tan sonra senin kendinden istiyorum!

Suna Kız öfkeyle dedi:

-Ben,  sana daha önce yıkıl karşımdan dememiş miydim? Sen kendi yoluna, ben kendi yoluma… Boyu posu devrilesi Külkedisi, iki de bir karşıma çıkıp durma! Benden yediğin tokatın acısını unuttun galiba! Şimdi bir gören olacak! Gözünün üzerine yumruğu yapıştırmadan def ol buradan! Yoluma çıktığını sağda solda dillendirme! Sonra seninle külâhları değişiriz.

Suna Kız, bu sözleri dedikten sonra savaş kazanmış amazon savaşçısı gibi kasıla kasıla evlerine doğru arkasına bakmadan çekip gitti. Külkedisi gönlü buruk, boynu bükük ve yüreği yanık Suna Kızın arkasından baka kaldı. Suna Kızdan aşkına karşılık alamayan Külkedisi geldiği gibi köyüne geri döndü. Külkedisi köyüne geri dönerken serseri kurşun gibi ne tarafa gittiğini bilmez vaziyette idi.

Külkedisi köyüne geri dönüşünde yolda sulu sepkenden oluşan çamurlar nedeniyle üstü başı çamur olur. Yağan sulu karın etkisiyle üç numara saç tıraşlı başı dâhil baştan aşağısı sırılsıklam olur. Annesi Döne Kadın, Külkedisi İsmet’i perişan durumda görünce akşam yemeği sonrası onu karşısına aldı ve dedi:

-Bak, oğlum İsmet! Sen, benim evlâdımsın! Ciğerparemsin! Senin için yaşam yeni başlıyor. Şimdiye kadar günlerin öyle ya da böyle geçti. Bu zaman kadar hayatı tozpembe gördün. Hayata bir Külkedisi bakışıyla baktın! Hayatın acı gerçeklerini hiçbir zaman unutma! Sen, hayata bir Külkedisi olarak devam edemezsin!  Hayatta insanın karşına öyle kurtlar, köpekler, tilkiler, çakallar, çaylaklar ve akbabalar çıkar ki; neyin nesi olduğunu anlayamazsın.  Sen, Külkedisi olmaya devam edersen seni bir gün paramparça ediverirler. Annem, demedi deme! Sonra kurda ya da kuşa yem olursun. Oğlum, sen Külkedisi oldukça kurtların, köpeklerin, tilkilerin, çakalların, çaylakların ve akbabaların gözü hep senin üzerinde olur. Seni, bir hamlede yutuverirler. Kendine iyi bir iş kurmalısın! İyi bir evlilik yapmalısın! Askere giderken köylülerin topladığı paranın kalınını da sana vereceğim. O parayla kendine bir iş kurmaya çalış. Köyü, tez elden terk et! Büyük şehre git. Boğulursan büyük denizde boğul! Büyük balık, büyük denizlerde büyür derler. Oğlum, biliyorsun ki fakirdik. Sizlere yeteri kadar tahsil yaptıramadık. Sizleri çağın şartlarında yetiştirememek baban ile benim yüreğimde en büyük ukdedir.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!