Hz. Yakup ve Hz. Yusuf… Baba ve oğul bu iki peygamberin kıssasına birlikte bakmak lazım! Birlikte bakıldığında ilahi iradenin daha iyi ve daha doğru anlaşılacağı açık… Yakup, İshak Peygamberin ve Yusuf’ta, Yakup Peygamberin oğludur. Nakledilenlere göre Allah, Hz. Yakup’u Kenan iline peygamber olarak görevlendirmiştir. Yakup Peygamberin on iki oğlu vardır. Bunlardan birisi de Hz. Yusuf’tur.  Hz. Yusuf, henüz on iki yaşında iken bir Cuma gecesi bir rüya görür. Gördüğü rüyada, on bir yıldız ile ay ve güneşin kendisine secde ettiğini görür. Gördüğü bu rüyayı babasına anlatır. Babası:

-Gördüğün bu rüyayı kardeşlerine anlatma! Kardeşlerin sana haset edebilirler. Hasetlikten sana zararları dokunabilir. Bu kıssa Kur’an’ın Yusuf suresinde geçiyor: “Bir zaman Yusuf babasına şöyle demişti: “Babacığım, rüyamda on bir yıldız ile ay ve güneşin bana secde ediyor olduklarını gördüm…” dedi. Peygamberlerin, ferasetten öte peygamberlere has fetanet özelliği vardır. Şeytanın da fesatlık özelliği vardır. Şeytan bu… Ortalığı karıştırmadan durur mu? Şeytanın büyük hüneri fitne sokup bozgunculuk yapmaktır. İnsanların gönüllerine haset tohumu ekmektir. Haset, Allah’ın takdirine karşı çıkmaktır. Allah’ın takdirine rıza göstermemektir. Hasettin bugünkü anlamı; kıskançlık ve çekememezliktir. İşin içine hasetlik karışınca yalan ve iftira devreye girer. Bir gün, yaşlı bir adam kılığına giren şeytan, Hz. Yakup’un oğulları arasına fitne sokmak istedi. Yusuf’un kardeşlerine giderek dedi:

-Yusuf, sizi kendisine köle yapmak istiyor. Deyince, onlar da:

-Bu durumdan kurtuluşun çaresi nedir? Diye sordular. Bunun üzerine şeytan dedi:

-Yusuf’u önce öldürün. Sonra da tövbe edin. İşte, o zaman ondan kurtulmuş olursunuz.

Hasetliklerinden kardeşleri Yusuf’u öldürmek üzere aralarında gizlice anlaştılar. Onu, öldürüp ortadan kaldırmak istediler. Hasetliğin ateşiyle onu entrikayla kıra götürüp öldürmek için babalarından izin istediler. Babaları onların bu isteklerine olumlu cevap vermedi ve dedi:

-Korkarım, onu bir kenarda bırakıp gaflete dalarsınız. Öte taraftan bir kurt gelip yavrumu parçalar. Deyince, Hz. Yakup’un oğulları babalarına:

-Biz bu kadar kişiyken kurt, onu nasıl kapar? Buna imkân var mı? Dedilerse de, babalarını ikna edemediler.

Hz. Yakup, daha önce şöyle bir rüya görmüştü. Rüyasında; bir dağ üzerinde duran Yusuf’a on kurdun saldırdığını, bir kurttun Yusuf’u on kurttan kurtardığını, sonra yerin yarıldığını, Yusuf’un yerin altına girdiğini ve yerin altından tekrar çıktığını gördüğü için onlara şöyle dedi:

-Yusuf’u kurt yemesinden korkuyorum.

Babalarından ümitlerini kesen kardeşler, bu defa Hz. Yusuf’a gidip dediler:

-Yusuf, babandan izin al. Sen de, bizimle kırlara gel. Kırlarda beraber gezelim.

Hz. Yusuf,  babası Yakup’tan kardeşleriyle beraber kırlara gitmek için izin istedi. Hz. Yakup, Yusuf’un ısrarlarına dayanamadı. İsteksiz bir şekilde “gidin”  dedi. Diğer çocuklarına, Yusuf’u kırda korumalarını söyledi. Yakup, oğullarından Yusuf’un zararsız dönmesi için söz aldı. Hz. Yakup, böylelikle oğlu Yusuf’u diğer oğullarına emanet etti. Bu durum Allah’ın kahrına dokundu. Peygamber de olsa, Hz. Yakup’un bu davranışı Allah’ın şanına ve rızasına yakışır davranış olmadı. Yakup’un, oğlu Yusuf’u önce Allah’a emanet etmesi gerekirken onun korunmasını oğullarından istedi. Bu istek, Allah’ın hoşuna gitmedi. Allah, o an: “Yakup, Yusuf’u bana emanet etseydi Yusuf hiçbir şekilde zarar görmezdi.” buyuruyor. Baba yurdundan üç fersah kadar uzaklaştıktan sonra kardeşleri Yusuf’u daha önce planladıkları hain planla öldürmek istediler. Kardeşlerden biri dedi:

-Hani babamıza söz vermiştik. Şimdi ise siz Yusuf’a ne yapmak istiyorsunuz? Yusuf’un diğer kardeşleri dediler:

-Sen, sus! Sakın sesini çıkartma. İşimize karışma!

Hasetliklerinden kardeşleri Yusuf’un elini ayağını bağladılar. Onu, kör bir kuyuya attılar. Yusuf’a dünyayı çok gördüler. Adeta diri diri onu mezara koydular. İnsan vicdanını kaybedince akıldaki hakkaniyet ve merhamet kaybolur. Kardeşleri sonra, bir kurt vurdular. Yusuf’un gömleğini parçaladılar. Gömleği, kurttun kanıyla boyadılar. Kanlı gömleği babalarına getirdiler. Babalarına dediler:

-Baba, dediğin gibi kardeşimiz Yusuf’u kurt kaptı. Kardeşimiz Yusuf’u kurt parçalayıp yedi. Kardeşlerine hayat hakkı tanımayacak kadar canileşen kardeşler babalarına yalan söylemekten çekinmediler. Kardeşte olsa aklında ihanet canlanınca mağdura acıma duygusu olur mu?

Yusuf’un acı haberini alan Hz. Yakup, evlat acısıyla öyle bir inledi ki, onun inleyişinden dağlar taşlar yankılandı. Yakup’un bu hâline dayanamayan dağlar, taşlar ve bütün nebatat ağladı. Eli, ayağı bağlı gömleksiz vaziyette Yusuf, kuyuda boynunu büktü ve ağlayarak hâlini Allah’a arz etti. Zalim kardeşler, Yusuf’un sadece nefes alıp vermesinden başka kedisinde hiçbir irade bırakmadan onu âlemin mağduru yaptılar. Yusuf’un bu haline kuyudaki canlı ve cansız varlıkların hepsi ağladı. Hz. Yusuf kuyuya atıldığında Allah-u Teâlâ, Cebrail’e emir verdi:

-Ey Cebrail, derhal yetiş! Yusuf kuyunun dibine düşmeden onu havada tut.

Kuyunun dibinde yılan, çıyan vs. zehirli mahlûk çoktu. Allah-u Teâlâ Yusuf’un kuyuda hiçbir şeyden zarar görmesini istemedi. Allah, kuyuda bulunan bütün zararlı mahlûkata emir buyurdu:

-Hemen yuvalarınıza girin! Sakın, Yusuf’a zarar vermeyin!

Cebrail, o esnada, Cennetten bir gömlek getirip Yusuf’a giydirdi. Daha önce o gömleği Hz. İbrahim giymişti. Nemrut, Hz. İbrahim’i ateşe attığında Cebrail gelip o cennet gömleğini Hz. İbrahim’e giydirmişti. Hz. Yusuf için kuyu nebevi bir okul oldu. Hz. Yusuf, kardeşleri tarafından atıldığı o kuyuda peygamberlik dersleri aldı. Mazlum kardeş, yerin dibine derinleşen kuyuda maneviyat âleminde yüceldikçe yücelirken yerüstündeki zalim kardeşler de zulümlerinden dolayı alçaldıkça alçalıyorlardı. Gün olacak, ortadan yok etmek istedikleri kardeşin ekmeğine muhtaç olabileceklerini akıl edemediler. Gün oldu Allah, o zalimleri Yusuf’a muhtaç etti.

Atıldığı kuyuda, Yusuf’un peygamberlik imtihanı başladı. Yusuf, kuyu sınavını kazandı. Kuyu her ne kadar zararlı mahlûkatla dolu ise de kuyuda mücevherattan altın, inci vs. de çoktu. Kuyudaki bu iktisadi değerlere itibar etmedi. Bunların ötesindeki ilahi değerlerle buluşmanın hazzını yaşamaya çalıştı.   Devam edecek!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!