Hayal ürünü olmayan gerçek bir hikâye anlatmak istiyorum. Hayatımdan bir anı... Köyde yaşıyorduk.  İlkokulun 2. sınıfından 3. sınıfına geçmiştim. 1962 yılı Haziran’ında bir gün öğleden sonrası annem para verdi. Bakkaldan 1 kg. incir getir dedi.

Annemin direktifi üzerine bakkala gittim.            Giderken yolda üç arkadaşımla karşılaştım. Onlarla, inciri köy bakkallarında beraber aradık. Bakkal Deli Yunus’ta bulduk.

            O gün, çayır biçmek için orakçılarımız vardı. Annem, akşam yemeğinde tatlı olarak incir dolması yapacakmış. Annem incir dolmasını, incirlerin içine pirinç doldurup kaymakla pişirirdi. Benden söylemesi, arzu eden denesin. Dönelim hikâyenin aslına:

O günlerde köyümüzde sekiz bakkal vardı. Köyün orta kısmında yerleşik bakkallardan Deli Yunus'tan 1 kilo incir istedim. Adamcağız, incirleri terazide tartıp verdi. Eve dönüşte arkadaşlarım birer incir istediler. Kendilerine birer incir verdim.  İncirleri alınca yanımdan uzaklaştılar.

Çocukluk bu! Bir incir de kendim yedim. Böylece 1 kilo incirden 5 adet eksildi. Eve geldiğimde, annem bir incir paketine, bir de yüzüme baktı ve dedi:

            -Bu incirleri hemen geri götür. Aldığın yere iade et.

            Annemin bu kararı nefsime çok ağır geldi. Bakkala tekrar gitmekte zorlandım. Annem kararlıydı. Şansımı denemeliydim. Bakkal Yunus'a vardım. İncirleri iade etmem gerektiğini söyledim. İncir paketini aldı. Terazide tarttı ve dedi:

            -Bu incirler eksik. İlk tartıda bunlar 1 kg’dı. Şimdi ise 900 gram. 100 gr. eksik.  Eksik inciri geri almam, deyince; gök kubbe sanki üzerime çöktü. Gel de kalk, böyle ağır bir yükün altından. Suçlu olduğumu düşündüm. Bu vebalden kurtulmanın bir tek çıkış yolu geldi aklıma. Gidip annemden özür dilemek… Ne de olsa annemdi. Annelik şefkatiyle af eder, diye düşündüm. Düşündüğüm gibi de yaptım.

Yalan söz, bizim ailede çok şiddetli karşılık bulurdu. Yalana asla af yoktu. İşlenen suç ne olursa olsun, doğrusu konuşulurdu. Anneme dedim:

            -Yolda falan, falan ve filanca arkadaşlarımla karşılaştım. Benden birer incir istediler. Birer tane onlara verdim. Bir tane de ben yedim. 

            Annem, hiç yüzüme bakmadı. Öfkesinin kabarık olduğu her halinden belli idi. Öfkesinin yanında çok üzgün olduğu da anlaşılıyordu. Affetmesi için özür diledim. Bir daha böyle bir hata yapmayacağımı söyledim. Annem:

            -Ben, sana güvendim.  1 kg'lık incir parası emanet ettim. Bakkal da, sana bedeli karşılığında 1 kg. inciri sahibine götürmek üzere emanet etti. Sen ne yaptın? Sana emanet edilen incire sahip çıkmadın. Görevini kötüye kullandın.

Sen, sana olan güven duygumu sarstın. Yalan söylemedin ama işlediğin suç büyük. Yalan söz ne kadar tehlikeli ise emanete ihanette o kadar tehlikeli.

Baban, senin bu yaptığını duyarsa kemiklerini kırar.

            İnsana ceza vermekten çok eğitmek önemli… Eğitim, cezadan önce gelir. Arkadaşlarını kırmak istemedin. Belki iyi niyetli davrandın. Ama ne olursa olsun, tutumun yanlış. O incirler senin hakkın değil. Senin hakkın olmayan bir şeyi tasarruf hakkına sahip değilsin. O incirleri, tasarruf hakkına sahip olan benim.

            Bak ben, babanın ve ailemizin malına sahip çıkıyorum. Allah, Enam suresi ayet 27’de: “… Bile bile aranızda oluşan emanetlere hainlik etmeyin.” buyuruyor.

Yapman gereken şu idi. Arkadaşların senden incir istediklerinde, onlara:

-Arkadaşlar, bu incirler bana emanet. Bu incirler benim değil, tüm aile halkımın… Ben bunları anneme teslim edeyim. Annem de olsa, emanetin sahibi o… İncirleri teslimden sonra size, annemden incir isteyeyim.” demeliydin. Doğrusu böyle yapmandı. Oğlum, sen hiç duymadın mı?

            Mansuroğluları kabilesinden bir kadın hırsızlık yapmış. Usame b. Zeyd, cezanın tatbik edilmemesine yönelik torpil için görevlendirilmiş. Usame b. Zeyd, Peygamberimize gelip hırsızlık yapan kadın için af istemiş. Bu talep karşısında Hz. Peygamber öfkelenmiş: “Ey Usame b. Zeyd, sizden evvelkilerin helak olmalarına sebep zengin ve güçlülerin suç işlemelerinde serbest kalmaları, zayıf ve garibanların suç işlemelerinde ceza görmeleridir.

Allah’a yemin ederim ki, suçu işleyen kızım Fatma’da olsa aynı cezayı veririm.” buyurduğu Buhari’de bildirilmiş. Peygamber böyle söylüyor ve Allah, Maide suresi ayet 8’de: “Ey iman edenler, Allah için adaleti gözetin. Doğru şahitlik edenlerden olun. Bir topluluğa olan kininiz sakın sizi adaletsizliğe itmesin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Adil olun, bu durum Allah’a karşı gelmeye sakınmaktan daha iyidir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir.” buyuruyor. 

Hâl böyle olunca hem eğitimin gelişmesi ve hem de adaletin tecellisi için sana bir ceza vereceğim. Ceza olarak hayvanların ahırını bir hafta temizleyeceksin. Hayvan pisliklerini ahırdan dışarıda olan pislik yığınına taşıyacaksın. Tamam mı? Devamı var!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

                       Yunus Emre Güllü-09.10.2019 / milli irade