Değerli okurlarım! Önceki yazımda, günlüğümden Kedilerin Kavgasını yazmaya başlamıştım. Bazı okurlarımın, Külkedisi İsmet’in Değirmenci’nin Kızı Suna’ya olan aşkını tamamlamamı istemeleri üzerine bu hikâyeyi toplumsal gerçekler ışığında sizlere anlatmayı devam ettirmek istiyorum. O günlerin toplumsal değerlerini sosyal, kültürel, dinsel, tarihi, iktisadi ve teknolojik şartlar çerçevesinde okurlarımla paylaşmayı yeğliyorum.

Arkadaşları, Külkedisine niçin Amasya’nın Elma Dağını sık sık ziyaret ettiğini ısrarla sorarlar. Külkedisi, arkadaşlarının ısrarlı sorularına dayanamayıp teskeresine yakın bir zaman kala durumu onlara açıklar:

-Siz, Külkedisinin kim olduğunu bilir misiniz? Külkedisinin, değirmencinin kızına olan aşkını hiç duydunuz mu? Diye sorunca Külkedisi İsmet asker arkadaşlarına; arkadaşları kendisine dediler:

-İsmet, biz nerden bilelim. Senin dediğin Külkedisi ile Değirmencinin kızının aşkı masallarda olur. Senin dediğin o âşıklar bir masalın iki kahramanlarıdır.

Külkedisi İsmet, arkadaşlarına dedi:

-Hayır, arkadaşlar! Siz, o Külkedisi ile değirmencinin kızını bilemediniz! Bilemezsiniz de! Nereden bileceksiniz?

-İşte, o Külkedisi benim!

Asker arkadaşları, kendisine derler:

-İsmet, o hâlde anlat da dinleyelim! Anlat da, şu Külkedisi ile değirmencinin kızının aşkını duyalım!

İsmet, değirmencinin kızına olan aşını anlatmaya başlar:

-O aşk hikâyesinin Külkedisi denilen kahramanı, benim! Değirmencinin kızının aşkı içimde alev alev yanıyor...

Arkadaşları, Külkedisine bu aşkı tekrar tekrar anlattırırlar. Külkedisi, değirmencinin kızı Suna’ya olan aşkını defalarca iç çeke çeke anlatır. Külkedisinin asker arkadaşları arasında bir de Köçek Ali vardır. Köçek Ali, Külkedisine iyice yaklaşır. Külkedisi ile arasındaki muhabbeti artırır. Külkedisini diğer arkadaşlarından uzaklaştırmaya çalışır. Köçek Ali, Külkedisi İsmet’i diğer arkadaşlarından yavaş yavaş koparır. Köçek Ali, Suna kızı Külkedisinin ağzından usanmadan bıkmadan tüm ayrıntılarıyla tekrar tekrar dinler. Köçek Ali, günün birinde Külkedisine sorar:

-Arkadaş, sen hiç bu kızla el ele tutuştun mu? Sen, hiç bu kızla sarmaş dolaş oldun mu?

Külkedisi, derinden gelen bir ses tonuyla der:

-Nerede o günler! O kız, bana hiç yüz vermiyor ki eli elime değsin! Suna Kız, aşkıma bir türlü karşılık vermiyor! Kara sevda dedikleri bu olsa gerek.

Külkedisinin değirmencinin kızına olan gizli sevdayı hiç kimseye anlatmaması ne kadar abartılı ise Köçek Ali’ye de tekrar tekrar detaylı anlatması o kadar yanlıştır.

Köçek Ali, Külkedisine şeytani düşüncelerle dedi:

-Bak İsmet, beni iyi dinle! Sen, o kıza vurgunsun! Aşkına karşılık alamadığın için senin aşkın tek taraflı kalıyor. Sen, kara sevda çekiyorsun!  Bu tür aşklara “Kara sevda” derler. Bu tür dertlerin dermanı da yoktur. Sevdiğin o kıza kavuşamazsan bir gün senin derdine bir arkadaş olarak derman olmak isterim. Beni, askerlik dönüşü mutlaka ara! Seni, ziyarete geleceğim. Ne yapıp ne edip o kızı sana alacağız! Sen, adresini bana bir ver, hele!

Askerlik günleri geçti. Külkedisi, terhis olup köyüne gitti. Askerden geldiği gün değirmene Suna’yı görmeye gitti.

Ömrünüz uzun, Kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!