İnsanın en önemli sermayesi, aklı ile sağlığıdır. Aklın hükmetmediği zaman duygular, iradeye galebe çalar. Duygular, her an yanıltabilir. Akıl, düşünür ve değerlendirir. Fayda ya da zarar durumuna göre vaziyet alır. Kişinin kârı, aklı ve sağlığı çapındadır. İnsan ne kadar akıllı olursa olsun! Olmayanı yoktan var edemez. Aklın, yoktan var edecek gücü yoktur. Allah, hiçbir akla hiçbir şeyi yoktan var etme yetisi ve yeteneği vermemiştir.

Varlıklar, Allah’ın eseridir. İnsan, evrende var olan eserleri bulup ortaya çıkarır. Aklı ve sağlığı mesabesinde o eserlerden yaralanır. Zamanın şartlarına göre fayda sağlar. Daha doğrusu insan aklı, âlemdeki mevcutları geliştirmekle istifade sağlar. Aşamalar kaydeder. Teknolojik buluşlara bakıldığında; her yeninin bir diğerinden kopya olduğu görülecektir. Bir makinanın tasarımında en önemli kopya insan ya da hayvan anatomisidir. Ancak insanın araştırma ve çalışmalarına karşılık olarak evrende var olan bir şeyi ortaya çıkarma yeteneği vermiştir.  Allah, yoktan var etme yetkisini sadece kendi elinde tutmuştur.

            Koşullara göre refah içinde yaşamak için insanlığın icatları olur. Olacak da… Allah, gelişime ve ileriye hamleleri teşvik ediyor. Faydalı buluşa ve yararlı işine karşılık mükâfat veriyor. Teşvik ve mükâfatın adına dini terminolojide “nimet veya sevap” deniliyor.

            Tarihi derinlikler biraz inelim. Tarihe indikçe, teknolojik gelişimlerin nasıl olduğu görülecektir. Teknolojik gelişimler sadece matematikle olmaz. Yalınız fizikle de olmaz. Sadece kimya ile de olmaz. Tek astronomi ile hiç olmaz. Teknolojik aşamalar tarih, coğrafya, astronomi, fizik, kimya, biyoloji, matematik, geometri, iktisat gibi müspet bilimlerin bilgi bütünlüğü ile olur. Akıl, bilgide zafiyet kabul etmez. Teknolojik gelişimin taklit tasarımlı olduğunu görmek için NUH’UN gemisini inşa dönemini ele alalım. Bildirge, bilim, akıl, Nuh, tufan, gemi ve tavuk teknolojik gelişimin en can alıcı örneğidir. Tavuk da, nereden çıktı diyenler olabilir. Yazının ilerleyen aşamasında tavuğun değeri anlaşılacaktır.

            Hz. Nuh’un asıl adı Şakir’dir. Nuh’un anlamı çok ağlayan demektir. Nuh ismi kendisine sonradan verilmiştir. Nuh, bir peygamberdir. Peygamberin vazifesi, içinde yaşadığı toplumu Allah inancına davettir. Kötü hasletlerden uzaklaşmaktır. Erdemlik ile buluşturmaktır. Birey ve topluma huzurlu yaşamın yolunu göstermektir. Hiçbir peygamber, hiç kimsenin yakasından yapışarak illa sen şöyle inanacaksın şeklinde zorlama yapmamıştır. Zorlama şeklinde tebliğe kalkışmak ilahi buyruğa aykırıdır.

            Nuh Peygamberi, kavmi yalanladı. O’nun, tufan öncesi davetine sadece seksen kişi iman etti. İçinde yaşadığı toplum fasıktı. Bozguncu idi. Bozgunculuk toplumun “baş belâsı” dır. Fesat, haset, bozgunculuk, kargaşa ve fitne gibi kötü hâller revaçta idi. Doğrular itibar görmüyor. Hak ve hakkaniyete dikkat edilmiyordu. Mazlum, mağdur oluyordu. Nuh Peygamber, kavminin bu durumuna çok üzülüyordu. Kavminin duyarsızlığından dolayı başlarına bir felaketin geleceğinden korkuyordu. Nuh’un uyarılarına kulak asmıyorlardı. Kulak asmadıkları gibi onu yalanlıyor ve alaya alıyorlardı.

Nuh, Allah’a: “Allah’ım, ben mağlup oldum. Benim intikamımı onlardan al.” şeklinde duada bulunur. Nuh’un bu duası üzerine Allah, ona bir gemi yapmasını emreder. Nuh: “Ya Rab! Ben, gemi yapmasını bilmiyorum.” dediğinde, Allah: “Ey Nuh! Tavuğun göğüs kemiğine de mi, bakmazsın!” uyarısı üzerine Nuh, gemisini inşa etti.

Bir rivayette geminin inşaatı yüz elli yıl sürer. Kur’an’da, geminin inşasında tahta ve çivi kullanıldığı belirtilir. Gemi üç katlı yapılmış. En üst katta insanlar… İkinci katta ehli hayvanlar ile ehli kuşlar… Üçüncü katta ise vahşi hayvanlar ile vahşi kuşlar yer almıştır. Böylece Nuh, kendisini ve inanları sel felaketinden kurtarmıştır. Akıl ve sermaye işte budur. Gemisini kurtaran kaptandır sözünün temeli bu olaya dayanır. Gemi inşa olunca, Allah: “Göklere kapılarını açması emrini verdik. Göklerden şaldır şaldır sular döküldü. Yere de, kapaklarını açmasını buyurduk. Yerden göklere doğru sular fışkırdı. Gökten inen ve yerden fışkıran sular birleşince tufan oldu.  Yeryüzü ile birlikte Nuh’a inanmayanlar sulara gark oldu.” Bu tufandan sonra Nuh’un gemisi, altı ay sular üzerinde dolaştı. Tufan bitip sular çekilince gemi karaya konakladı.

Geminin inşası sırasında şeytan Hz. Nuh’a geldi ve dedi: “Ya Nuh, insanoğlunun helaki beş şeydendir. İstersen bunların üç tanesini sana söyleyeyim.” bunun üzerine Allah, Hz. Nuh’a: “Onun söyleyeceği o üç şey kalsın. O,  söylemeyeceği iki şeyi söylesin. Hz. Nuh, şeytana: “Sen, bana diğer iki şeyi söyle! Dediğinde, şeytan: “O iki şey haset ve hırstır.” dedi.

İnsanı mahf-u perişan eden iki kötü huy; haset ve hırstır. Bütün düşmanlıkların, kavgaların ve savaşların temelinde haset ve hırs yatar. Allah, insanlığı haset ve hırsın şerrinden korusun. Haset ve hırs,  insanın adil davranışına mani olur. İntikam duygularını körükler. İntikam duyguları da aklın felaketidir. “Akıl, yiğidin sermayesidir, gerisi teferruattır.” Derler ya! Önemli olan sağlık ve aklı yerli yerinde ve yeterince kullanabilmektir.

            Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!