İnsanlığın sıkıntıya düştüğü zamanlar olur. Bu sıkıntılı zamanlar mazlumların mağdur olduğu zamanlardır. Kur’an insanlığın sıkıntılara düşmemesi için canın, aklın, malın, dinin ve neslin korunmasını emrediyor.

Kur’an ikliminin rahmet esintileri, her zaman tazeliğini koruyarak gelir. Çağları aşarak müjdeyle gelir. Şifa ve şefkatle gelir. Bu esintiler, insana ötelerin ötesinden haber verir.  Ölüm öncesi, ölüm ötesine hazırlıklı olmanın sormukluluğunu bildirir. Sıkıntılardan kurtulmanın yollarını gösterir.

Kur’an’ın dikkat çektiği en önemli noktalardan biri de; Allah’ın insana verdikleriyle, insandan aldıklarını hatırlatmasıdır. Allah, insana bir şeyler vermiş, verdiği nime karşılık da insanın şükretmesini istiyor.

Allah, insandan verdiği nimeti geri aldığında, aldığından dolayı da onun, ona sabretmesini istiyor. Allah, rızasının celbi için sıkıntı ve darlıkta sabır istiyor. Bolluk ve rahatlıkta şükrü emrediyor.

Allah, bütün zaman ve mekânlarda olmasını ya da olmamasını istediği olayların vukuundaki kaza ve kaderinde iradesi ile kudretini bildiriyor. Allah, Kur’an’da, geçmiş milletlerden azgınlık yapanların, hak-hukuk tanımayanların başlarına gelen musibet ve felâketlerin geliş neden ve biçimlerini haber veriyor. Bu felaket ve musibetleri ibret için öz olarak kıssalar halinde ifade ediyor.

Allah, Kur’an’da cahillerden, gafillerden, fesatçılardan, bozgunculardan, nifakçılardan, müsriflerden, tembellerden, asilerden ve itaatsizlerden olmayın buyuruyor. Akıl sahibi çalışkan, okuyan, düşünen ve ibret alanlardan olunmasını istiyor. Kur’an’da Allah basiretli, ferasetli, liyakatli, arif, abid ve âlim olanlardan olun diyor. Sadık, salih ve iyilikçilerle beraber olun… Birbirinize hakkı, sabrı ve faydalı işler yapmayı tavsiye edin de, hüsrana uğrayanlardan olmayın buyuruyor.

Kur’an-ı Kerim, insanlığın esenlik ve selameti için kâinatın yaratılışını (kozmogoni), teşekkülü ve faaliyet tarzı (kozmoloji), gökyüzü ve yeryüzü (astronomi), maddenin özellikleri (fizik-kimya), canlı varlık (biyoloji), bitki (botanik) ve hayvan (zooloji) hakkında çeşitli imlemelerde bulunuyor.  Ayrıca fiziki (tıp), ruhî (psikoloji) ve sosyal (sosyoloji) yapı hakkında da bazı işaretlere yer veriyor.

Allah, Kur’an’da insana kâinattan ibret alarak yaratılış sırlarını inceleyip yaratanını tanımayı emrediyor. Varlıkların bütün esrarını yalnız Allah bilir. Allah, insana kâinatta gözlenen bir olayı ve görünen bir manzarayı aklıyla anlamayı emrediyor.

Kur’an-ı Kerim üslûp olarak gönüllere ayrı bir zevk bahşederken düşünce ve murakabeye de sevk eder. Kur’an’ın düşünceye sevkindeki nedenlerden biri de; Hz. Âdem ile Hava’nın şahsında, tüm insanlığa şamil cennette kalış ya da cennetten atılıştaki bilincin diri ve dinamik tutulması içindir. 

Meleklerin kendisine secde ettiği insan, zafiyetinden ötürü şeytanın kendisine olan gizli düşmanlığını bilemedi. Şeytani tuzağı fark etmedi. Bu nedenle de Âdem ve Havva daha ilk sınavda başarısız oldular. Cennetten yenik olarak çıktılar. Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın yeryüzüne indirilmeden önceki bundukları yer aslında onların ilk imtihana tabi oldukları yerdir.

İnsanın hangi durumlarda Allah’ın rızası dışına çıkacağını bilmesi önemlidir. Allah’ın rızası dışında kalmakla da hangi durumlara düşüleceğinin farkındalığı elzemdir. İnsanın, Allah’ın rızasına hangi durumlarla gireceğini bilmesi gerekiyor. Hz. Âdem’in Kur’an’da anlatılan kıssası, insanlık için tecrübelerin en belirgin örneğidir.

Âdem ile Havva, cennetten atıldıklarında birbirlerini suçlamak yerine öz eleştiride bulundular. Doğru öz eleştiri kendilerini sağlıklı sonuca götürdü. Öz eleştirilerinin neticesinde hatanın kendilerinde olduğunu anladılar. Hatalarından dolayı pişmanlık duydular. Tövbe ettiler. Tövbe ve istiğfarla Allah’tan aflarını istediler. Hatalarından dolayı Allah’tan bir nevi özür dilediler. Bağışlanmayı dua ile talep ettiler.

Yeryüzünde de, insani hasret ve aşkla birbirini aradılar. Tartışma ve kavga yerine birlik ile beraberliği ardılar. İlahi lütuf ve keremden hak rızasını ön planda tutarak insani sevgi ile saygıyı talep ettiler. Allah’tan hem dünyalık ve hem de ahretlik istediler. Nedamet ve dualarının karşılığında arzularına kavuştular.

Gökler ve yerler, hakikati gören gözler için Allah’ın varlığının kudret ve azametine, rahmet ve haşmetine ibretli birer delillerdir. İnsanlığa insan, kâinat ve Kur’an okuması için verilen birer ibretli derstir.

Mevlâ, yaratılıştaki sırrın bilinmesi için din ve bilimi öğrenmeye  mecbur tutuyor. Her şeye dair ilim, Kur’an’ın kapsam alanındadır. Bu ilimlerin bütün sırlarını öğrenmeye insanın ne ömrü, ne de kapasitesi yeter.  Kur’an ilminin derinliklerine erişmeye yetecek insanın ne aklı ve ne de fiziki dermanı vardır. Çünkü Kur’an-i bilgilerin tüm sınırlarına ulaşmak insani beceri ve fonksiyonlarla mümkün değildir. Kur’an-i bilgiler, arzın derinliklerinden tutun da semâvatın bütün katmanlarını içine alır.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun!  Hoşça kalın! Dostça kalın!