“Rum için Yunan için Kıbrıs’ın kurtuluşu tek mana ifade eder Ada’nın tamamen Rumlaşması ve uygun bir zaman içinde Yunanistan’a ilhakı. Bu gerçeği her Türk bilmelidir”. 1980

 

                                                                                       Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü konusunda yıllardır oynanan oyun ile uygulanan senaryonun yeniden oynanması için geriye sayım devam ediyor. Ağustos ayı içerisinde iki tarafın temsilcileri bir araya geldikten sonra BM toplantılarına katılmak veya izlemek için Nev York’un yolunu tutuyorlar. Orada yapılan nafile görüşmelerden sonra Ada’ya dönüldüğü biliniyor. Bu kez Ekim ayı içerisinde görüşmenin yapılabilmesi için yoğun çaba harcanıyor. Görüşme öncesinde karşı taraftan dört koldan birden saldırılara başlanması sonrasında Akıncı’nın kaçıncı kezdir söylediği “Rum tarafı artık karar vermelidir” diye yanıt vermek çabası içine giriyor.

Karşımızdakilerin Hükümet Sözcüsü Prodromos Prodromu, “Anastasiyadis’in iyi hazırlık yapılmış resmi olmayan toplantının özlü müzakerelerin (ne demekse) yeniden başlamasına yol açacağı ümidiyle Akıncı ile baş başa görüşmeye hazır olduğunu söylüyor. Böyle bir öneri ile yola çıkanlara ayak topu söylemi ile top çevirme diye tanımlandığı biliniyor. Bugüne değin yapılmış olan görüşmelerin özden yoksun olduğunu da düşünmek istemiyoruz. Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon konusunda Akıncı’nın önerisi ile ters köşe olduklarını söylüyorlar. Öneriyi bu nedenle kabul etmedikleri anlaşılıyor.

Filelefteros gazetesinde yer alan haberde BM Genel Yazmanı Guterres’in çıkışlarına değinirken hazırlanmakta olan rapordan söz ediliyor. Rapora göre Türk tarafının yeni mekanizmalar konusunda istekli olduğunu buna karşın Rum tarafının Kıbrıs Türk toplumuna tanınma statüsü sağlayacak her türlü düzenlemeye kuşkulu yaklaştığını buna karşın konuların var olan teknik komiteler tarafından göğüslemesini desteklediği anımsatılıyor.

Yeni mekanizmalardan söz edilirken yıllardır ortalıklara konmuş olan önerilerin hepsinin çöpe atılması isteğini düşünmek iyimser bir bakıştır. Buradan yola çıkılırsa bugüne değin çözüme katkısı olmayan önerilerle zaman harcandığı gerçeği ile yüzleşiyoruz.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti BM kurallarına göre kurulmuş yasal bir devlettir. Tanınmamışlık ayrı bir konudur. BM Genel Yazmanının önerisini doğru okumamız gerekiyor. Buradan yola çıktığımızda oyunun kurallarına göre oynanması gerektiği kendiliğinden belli oluyor. BM’in en azından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin statüsünü yükseltmesi gerekiyor. Aksi takdirde bulunacak havanlarla su dövmeye devam ederiz. Bu yapılmadığı takdirde çözümsüzlük oyunu oynamaya devam edilir durulur.

Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarının kullanımı ile Türkiye’nin bölgede yapmakta olduğu araştırmalara son vermesi için AB’nin baskısına Rusya’dan tepki geldi. Alithia gazetesinin haberine göre Rusya’nın Türkiye’ye uygulanacak yaptırımlara karşı olduğu belirtiliyor. Rusya’nın Güney Kıbrıs’taki işgüderi Stanislav Osadehiy, Rus haber ajansına konuya ilişkin olarak, “Ülkesinin BM Güvenlik Konseyi’ni görmezden gelen herhangi bir yaptırımın uygulanmasına her zaman için ve şimdi de karşı olduğunu” belirtiyor.

DİSİ Başkanı Averof Neofidu’nun Filelefteros gazetesinde bu açıklamaya yanıt verirken Rusya’nın tutumunun düş kırıklığı yarattığını söylediğini yazıyor. DİSİ olarak “AB’nin aldığı önlemlere Rusya’nın karşı çıkacağını beklemezdik” diye dertleniyor. Buna koşut Amerika’nın AB’nin kararlarını desteklediği belirtiliyor.

Bu baylara “ihtilallerin nedeni kanunsuzluklar ve yüzsüzlüklerdir” diyen Goethe’nin sözünü anımsatmak gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…