24.07.2019 Tarihinde yayınlanan yazımızda,  “İlahi ente matlubi ve rızake matlubi” yazılması gereken ibarenin sehven ente maksudi ve rızka matlubi olarak yazıldığı tespit edilmiştir. Okurların dikkatine! 

Hz. Peygamber, bir gün Mescid-i Haram’da duvara yaslanmış hâlde duruyordu. Arap kadınlarından bir grup yanına gelip dediler:

            -Ya Muhammed! Ne kadar da sizin kabileden değilsek de; biz de, bu şehir halkındanız. Arap hatunları olarak bir araya gelmek istiyoruz. Senden rica ediyoruz. Fatıma-ı Zehra’ya izin veriniz! Topluluğumuzu şereflendirsin. Ünsiyet bağımız gelişsin! Tanışalım ve kaynaşalım.

Hz. Peygamber, onların bu isteğini geri çevirmedi. Yapılan ricayı kabul etti:

            -Siz gidin, ben, biraz sonra Fatıma’yı sizin yanınıza gönderirim, buyurdu.

            Peygamber kızı, insanlık tarihinin en şerefli kadını Hz. Fatıma, babası Peygamber’in huzuruna gelince, kendisine:

            -Ey gözümün nuru kızım! Cefa gördükçe vefalı davranmamız ve yabancılık gördükçe yakınlık göstermemiz bize takdir makamında emrolundu. 

            Ey Fatıma, Arap kadınları topluluklarını şereflendirmen için benden, senin adına izin istediler. Ben de, uygun gördüm. Onların meclislerine gitmene izin verdim.  Kızım, ahde vefa şartının yerine getirilmesi senin rızana kaldı.

Hz. Fatıma dedi:

            -Ey ulu Allah’ın sevgili Resulü! Ahde vefayı ben de isterim. Yalınız oraya hangi kıyafetle gideceğim?

Atabe’nin, Şeybe’nin ve Ebû Cehil’in kızları ve kadınları şatafatlı, renkli elbiseleriyle gelip otururlar. Gururlu tavırlarla dururlar. Mağrur bakışlarla bakarlar. Servet, şöhret ve şehvet abideliği taslarlar.

Ben, çadır bezinden yapılmış elbise ile gittiğimde bir yandan  “Hammâletel hattap” saldıracak! Öte yandan Hind’de ağır sözler söyleyecek!

Hz. Peygamber:

            -Ey ciğer parem, onların görüşleri kısadır. Mana âlemini görmezler. Bu âlemden başka âlem olduğunu bilmezler. Babasından bu sözleri duyan Fatıma’nın gözlerinden inci tanesi gibi hasret yaşları döküldü.

Hz. Peygamber:

            -Ey gözümün nuru üzülme! Senin süslü elbisen takva elbisesidir. Takı mücevherlerin ilim, irfan ve hak rızasıdır. Bu konuşma anında Cebrail geldi ve Allah’ın hükmünü bildirdi:

            -Ya Resulallah! Allah katında hüküm verildi. Fatıma’yı oraya göndermen bildirildi. Bazı sırların açığa vurulması istendi.

Hz. Peygamber, bunun üzerine:

            -Ya Fatıma, Cebrail, senin oraya gitmen için ferman getirdi, buyurdu. 

            Hz. Fatıma:

            -Ya Rasulallah! Ben, sana, muhalefet etmem! Emrine karşı gelemem! Düşünüyorum, dünya ahiretin matem yurdudur. Başka çarem yoktur. Oraya elbet gideceğim! O kadınların meclislerine gitmek üzere örtündü ve evden çıktı.

Mağrur Arap hanımları gururlu bakışlarla kendi kendilerine dediler:

            -Fatıma, şimdi pörsümüş elbisesiyle gelir. Bizim, görkemli elbiselerimizi görünce gönül ateşi kim bilir nasıl yanacak? İşte o zaman, bizim, yanımızda ezilip büzülecek. Kim bilir, gönlü nasıl burkulacak diyorlardı ki, birden karşılarında Fatıma’ı Zehra’yı gördüler.

O an bütün heybeti ve ihtişamıyla kadın topluluğuna saadet güneşi olarak doğuverdi. Güzelliğinin şavkından gözler kamaştı. Haşmet debdebesinden gören kadınların akılları karıştı.

Peygamber kızı tevazu ve vakarında mübarek alnı ile tacı kudreti ilahi tarafından emsalsiz mücevherle süslenmiş. Kibar vücudu, renkli kumaşlarla cilvelenmiş. Sırmalara bezenmiş. Hamaillerle kuşatılmış. İnsan kisvesinde melâikeden güzel hizmetçiler sağına soluna dizilmiş. Kimisi, kudret elbisesi dünya toprağına değmesin diye eteğini tutmuş. Kimisi, dünya dikenleri mübarek vücudunu incitmesin diye iffet eteğine sarılmış. Kimisi, geçeceği yollara gül suyu dökmüş. Kimisi de, önüne geçip iltifatta bulunmuşlar. Devamı var!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!