Bugün 24 Temmuz

Basından sansürün kaldırılışının 111. Yıldönümü.

Belki o yıllarda 24 Temmuz günü oldukça önemliydi. Başta gazeteciler olmak üzere toplam basın üzerinde uygulanan sansürün kaldırılışını büyük coşkuyla kutladılar.

Aradan geçen zaman öyle kısa bir zaman değil.

Bir asırdan fazla.

Süreç içersinde neler olmadı neler.

Cumhuriyet ilan edildi, darbeler yaşandı. İktidarlar değişti.

Basın hep ön plandaydı.

 

***

Basın Türkiye’de uzun yıllar dördüncü güç olarak tanımlandı.

O zamanlar kuvvetler ayrılığı vardı.

Yasama, yürütme yargıdan sonra basın gelirdi.

Belki bu günkü kadar teknolojiye sahip değildi ama güçlüydü.

Günümüze geldiğimizde artık güçlü bir Türk basınından söz etmek pek mümkün değil.

Yaygın basın dediğimiz İstanbul çıkışlı gazetelerin ve televizyonların hali ortada.

Yerel basın kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyordu yıllardar, ancak birkaç yıldır, yerel basın üzerindeki baskılar da yoğunlaşmaya başladı.

Ekonomik baskılar ise yerel basını yok etmeyi amaçlıyor.

 

***

Aylardır Türk basınının en güçlü kuruluşlarından olan Türkiye Gazeteciler Federasyonu, yaklaşan tehlikeyi haber vermeye çalışıyor.

Adeta sıranın yerel basına geldiğini söylüyor.

 Özgür olmayan bir basının nesi kutlanır acaba.

Bugün Türkiye’de özgür bir basın var demek ne kadar doğru?

Türkiye’de gazetecilerin en geniş çapta örgütlendiği çatı kuruluşu Türkiye Gazeteciler Federasyonu, basında sansürün kaldırılışının 110. yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, “Bir ülkede medya özgür değilse, o ülkenin toplumu da tutsak demektir” diyor.

 

***

Yine gazetecileri tutuklu olan bir ülkeyiz.

Çünkü her geçen yıl, bir önceki yıla oranla ülkemizde basın özgürlüğü ve medyanın en karanlık yılı olarak tarihe geçiyor. Gazeteci yazdığı, çizdiği, düşündüğü için tutuklanıyor. Küresel basın özgürlüğü endeksinde Türkiye 180 ülke içerisinde en gerilerdeyiz.

Bu nedenle bayram değil, “Dayanışma Günü” diyoruz.

Geçmiş yıllara bakıyoruz da değişen bir şey yok…