İslam literatüründe riba, faiz demektir. Faiz, haramdır. Faiz de haksız kazanç söz konusudur. Tek taraflı sömürü vardır. Faizin, faiz oluşu şarta bağlıdır. Faiz de, kazanç ve risk tek taraflıdır. Kârda risk ve kazanç karşılıklıdır. Faiz kâr değil, haksız edinimdir. Faiz, normal kazanç değil haksız kazançtır. 

Bir kazancın meşru olabilmesi için risk ve kazancın iki taraflı olması gerekir. Faiz de, bir tarafın kaybı diğer tarafın kazancı olur. Faizde tek taraflı mağduriyet ya da yarar vardır.

Değerli okurlarım! Faizin haram olduğunu yazdığım için tepkiler olacak. Tepki olur, endişesi ile gerçeklerin yazılmaması veya söylenmemesi en az faizin getirisi kadar haramdır. Faizin götürüsü kadar da toplumsal yıkımı söz konusudur. Neyin faiz olduğunu, neyin de faiz olmadığını bilmemekse kazancın felaketidir.

Günümüz dünyasında faizle alâkalı bilir-bilmez ahkâm kesen pek çok… İzansız kafalar, haşa iddialarında Kur’an buyruğuna tezat teşkil edecek kadar ileri gidiyorlar. Kur’an buyruğu olan “Helallere haram, haramlara helal.” diyecek şekilde, fütursuzca savuruyorlar. Fütursuz savruklara bakıldığında din adına konuşan bazılarının cari iktisattan bihaber oldukları ayan beyan belli oluyor. Cari iktisat adına konuşan bazılarının da ilahi buyruğu gale almadan faiz konusunda esip tozdukları ortada… Her iki eksik anlayışında tek kanatlı kuşun çırpınışları gibi maksatlarını hedefe doğru ulaşmamakta…

Müslümanım, faizle işim olmaz diyen kişi, faizle doğru işlemler için Allah’ın neyi faiz kıldığını bilmesi bakımından cari ekonomi dünyasındaki işlevleri bilmesi gerekiyor. Aksi tek kanatlı kuşun çırpınışı gibidir.

Faiz ve kâr ilişkisinde; mağdurlar, muhtaçlar ve hak sahipleri için ilahi adaletin tecellisine dikkat gerekir. Hz. Âdem’in oğullarından Kabil doyumsuz emeli, kaprisi, inadı, cehaleti ve gafletinden Allah’ın adaletini unuttuğu için kardeş katili oldu. Kabil, Allah’ın adaletini unutup zihniyetini kirlettiği gün kaybetti. Doğruyu yanlıştan, yanlışı doğrudan ayırmadığı gün başına gelebilecek büyük felaketi yaşadı.

Diğer yandan Yakup Peygamberin oğulları da, Allah’ın adaletini unutup kardeşleri Yusuf’u kuyuya attıklarında kaybettiler. Gün oldu Allah, onları, Yusuf’un kapısına muhtaç etti. Allah’ın adaletini gale almadıkları için zamanı gelince Allah, onlara, Yusuf’a halimize acı dedirtti. Yusuf’un karşısında boyun büktürttü. Hangi alış verişi yaparsan yap, ne yaparsan yap Allah’ın adaletinin tecelli edeceği günü unutmadan yap. Mazlumu mağdur etme. Mahzunu muhtaç etme de, Allah’ın öfkesinden kendini koru. Mazlumun, mağdurun, muhtacın ve hak sabinin hakkını gasp ettiğin gün kaybettiğin gündür. Faize, faiz değildir demek başka şey… Allah af etsin, faiz alıyorum ya da veriyorum demek daha başka şeydir.

Hz. Peygamber, bir hadiste: “Yedi helâk ediciden sakının!” buyurmuştur. Sahabeden, ey Allah’ın Resulü bu yedi şey nelerdir dediklerinde, O: “Allah’a ortak koşmaktır. Efsun yapmaktır. Haksız yere birini öldürmek. Faiz ve etim malı yemek... Savaşın hücum anında düşmandan kaçmak. Namuslu kadına zina iftirasında bulunmak.” buyurmuştur. Faiz, büyük günahlardandır ve haramdır. Alan da, veren de haram işlemiş olur.  Faiz, verdiği zarardan dolayı haramdır. Kâr ise faydasından dolayı helâldir. Ticarette kâr helâl, faiz haramdır. Faiz, karşılığı olmadan elde edilen haksız kazançtır. Faiz işleminde güçlü kazanır zayıf kaybeder. Güçlü olan zayıfı sömürür. Örneğin, birine borç verilen 100 gr. Altına karşılık 110 gram altın istenmesi gibi. İnsanların canları gibi malları da kutsal ve azizdir.

Faiz, piyasanın iktisadi değerlerini olumsuz etkiler. Maliyetleri körükler. Enflasyonu artırır. Piyasada iktisadi daralmaya yol açar. Neticede, sosyoekonomik sıkıntılara sebep olur. Geçim darlığına sebebiyet verir. Toplumda gelir dağılımının dengesini bozar. Sanatın, hayvancılığın, tarımın ve ticaretin gerilemesinde etkili olur. İnsanları tembelleştirir. Toplumsal yardımlaşmayı ve dayanışmayı çökertir. Toplumun güven duygularını ifsat eder. Zengin ile yoksul arasındaki makasın daha çok açılmasına neden olur. Fakir daha fakirleşir.  Zengin daha da zenginleşir. Dengesiz güçler peydahlanır. Böylece sosyoekonomik hayatın dengeleri altüst olur.

Faizin haram oluşu hakkındaki hüküm: Kitap, sünnet ve ümmetin icma-ı ile sabittir. Kur’an’ın Bakara suresi 275, 276, 278 ve 279 uncu ayetlerinde Allah: “Faiz yiyen kişiler (kıyamet günü kabirlerinden) şeytan çarpmış gibi kalkarlar. Onların bu hâli, “alış-veriş faiz gibidir, faiz de alış-veriş gibidir” demeleri nedeniyledir… Allah, faizi berbat eder, sadakaları artırır…   Alış-veriş helâl ve faiz haram addedilmiştir… Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının, gerçek mümin iseniz faizi bırakın. Böyle yapmazsanız Allah ve Resulü ile savaşa girmiş sayılırsınız. Tövbe ederseniz, anaparanız sizindir. Böylelikle ne siz başkalarına ve ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.” buyurmuştur.

Faiz iki türdür. Birincisi, “ribe’l-fadl” denilen fazlalık faizidir. Aynı ölçü birimli olan malları kendi cinsleri ile değiştirirken alınan veya verilen fazla miktardır. Kendi cinsinden olan altının altınla, gümüşün gümüşle, paranın parayla, arpanın arpayla, buğdayın buğdayla, bakırın bakırla, üzümün üzümle miktar artışıyla değiştirilmesi faizdir. Faiz eşitliği, adaleti bozar. On kilo bakıra karşılık on iki kilo bakırın ziyadesiyle alınması örneğindeki artırılarak değişimlerin fazlalığı faizdir. Değişimde bu tür işlemin faiz oluşu sünnetle sabittir.

Peygamberimiz, Beni Adıy el-ensari’nin kardeşini Hayber’e vali olarak görevlendirmişti. Bu vali, Hayber’den dönüşünde “cenib” denilen iyi cins hurma getirmişti. Bu hurmalardan Peygamberimize de ikram etti. Hz. Peygamber: “Hayber’in bütün hurmaları böyle midir?” diye sordu. Cevaben kendisine o vali: “Hayır, ey Allah’ın Resulü, biz bu hurmaların bir ölçeğini iki ölçek hurma karşılığında, iki ölçeğini üç ölçek karşılığında alıyoruz.” dedi. Hz. Peygamber bunun üzerine şöyle: “Böyle yapmayın. Kalitesi zayıf hurmaları parayla satın. Bu kalite hurmaları da para ile satın alın.” buyurdu.   

Nesîe faizi, bu tür faize vade faizi de denir. İslam da alım-satımlar peşin yapıldığı gibi veresiye de yapılabilir. Veresiye satışta ödenmesi gereken fiyat alıcı tarafından bilinmesi ve kabul edilmesi şarttır. Aksinde akit geçersizdir. Bir mal peşin fiyatla satıldığı gibi vadeli de satılabilir. Vadeli satışta, fiyat enflasyonların dinamik olduğu ekonomilerde satıcının aleyhine işlememesi açısından vadeli fiyatla satış caizdir. Hz. Peygamber. “Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, tuz tuzla, arpa arpayla, hurma hurmayla misli misline ve birbiriyle eşit olarak peşin satılırlar. Ama bunların cinsleri değişecek olursa istediğiniz gibi satın.” buyurmuştur. Değişimi söz konusu olan malların kendi cinsleri dışındaki mallarla değişim fazlalığı faiz olmaz. İnsanların birbiriyle olan muamelelerinde Hz. Peygamber: “Müslümanlar kendi aralarında belirledikleri şartlara uyarlar. Ancak haramı helal, helâli haram kılan şartlar müstesnadır.” buyurmuştur.

İnsani ilişkilerde, karşılıklı haklar doğar. Hakların ödenmesinde adalet ve denklik esastır. İslam, başkasına zarar vermeyi ve zulmü yasaklamıştır. İslam’a göre kimsenin, kimseyi mağdur etmeye hakkı yoktur. İnsanların yaşamlarının idamesinde zaruri, normal ve lüks olmak üzere üç tür ihtiyaçları vardır. İnsanlar, bu ihtiyaçlarının tümünü kendileri karşılayamazlar. İnsanların güç kabiliyeti sınırlıdır. İhtiyaçlarını bazı alım-satım işlemleri ile karşılarlar.

İnsanlık tarihine bakıldığında, ilerleyen zamanda malı malla değişmenin zorlukları ortaya çıkmış. Alış-verişleri kolaylaştırmak için bazı değerler ortaya koymuşlardır. Mübadele değerler genelde altın, gümüş, para vs. şeklinde ortak değer olarak belirlenmiştir. İnsanların mübadele sırasında haksız kazanç sağlama yolları İslam’da yasaklanmıştır. Bu yasaklardan birisi de faizdir. Faiz, haksız ve karşılıksız fazlalığa denir. Yaşamın gereği olan ticaret İslam’da serbesttir.

Ticari kazançta kâr helal, faiz haramdır. Ticaret, elde edilmek istenen bir mal veya hizmeti bedel karşılığında değişmektir. Bu değişimin meşruluğunda karşılıklı rıza, tek taraflı zarar veya tek taraflı fazlalaştırma yoktur. Tek taraflı kâr ve fazlalaştırma biçiminde değişim gayrimeşru bir değişim olur. Bu tür değişimler ise yasaklanmıştır. İslam’da, satıcı veya alıcıdan birisine üstün bir fazlalık sağlayan şarta fasit şart denir.  Fasit şart meşru olmayan bir şart olduğu için geçersiz hükmündedir.

Ticaret, genelde ihtiyaçları karşılamak ya da kâr elde etmek için yapılır. İslam dinine göre kârın meşruluğu üç esasa dayanır. Emek, sermaye ve tazmin riski karşılığında kâr vardır. Kâr ile risk denk olmalı. Nimet ve külfet dengesi esas alınmalı. Kâr, risk karşılığında elde edilen meblağdır. Sermayenin özünde risk vardır. Risk varsa kâr da, zarar da söz konusudur. Ortaklardan birisi işin başında riski kabul etmeden sermaye koyar da diğerleri riski üstlenirse bu meşru bir akit olmaz. Kâr da, karşılıklı kazanç söz konusudur.  Faiz de ise tek taraflı fazlalaştırma vardır.

Faizle izleyen bir banka birine borç verirken kişinin borçlanmasında, borçludan ipotek ya da kefil istemektedir. Kendi alacağını riske etmemektedir. Garanti para hâline getirmektedir. Banka ise mevduat faizlerine karşılık iflası ya da her hangi bir nedenle işlev yapamaz duruma geldiğinde ancak gayrimenkullerinin satımıyla borçlarını karşılama cihetine gidilebilir. Burada mudi risk altındadır. Kârın serbest rekabet koşullarında oluşma şartı vardır. Karşılıklı rızaya dayanır. Faiz ise haksız rekabetle oluşur.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ-05.07.2019 / Milli irade