“…Bu gerçeği idrak ettikten sonra bu duvarların kaldırılmasına zaman gerektiğini kabul etmek gerekir. O halde Mihailidis’in 11 yıl Türk kanı akıtan ve Türk’ün her hakkını gasp eden parmaklarını şakırdatıp ‘geliniz duvarı kaldıralım demekle duvar kalkmaz’. Türk halkı Rum’dan ayrılalı rahat etmiş ve insanca yaşamanın tadını tatmıştır”. 1979

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         AP seçimlerinde partisinin oy kaybetmesi sonrasında istifa etmek durumunda kalan Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, Türkiye’yi tehdit ediyor. Türkiye’nin Kıbrıs adası çerçevesinde doğalgaz arama çalışmalarına ilişkin olarak AB’nden yaptırım uygulaması isteminde bulunacağını söylüyor. Yunan siyasetinin yıllardır uyguladıkları yöntem bir süredir uygulanmıyordu. Her kim ki Türkiye’ye saldırırsa o halk indinde başarılı sayılıyordu. Bay Çipras da bu bayatlamış eskimiş sisteme yeniden dönüş yapmaya çalışıyor. Köprülerin altından akan sular böyle maskaralığa izin vermeyecektir.

Bunun ötesinde Türkiye ile Yunanistan Savunma Bakanlıkları düzeyinde Güven Arttırıcı önlemler ile ilişkilerin düzgün bir sisteme oturtulması çalışmaları yapılırken Bay Çipras’ın çıkışı neyin nesi oluyor? Temmuz ayının ilk haftasında yapılacak olan seçime hazırlanarak bu seçimde ön almaya çalıştığını rahatlıkla söylemek istiyoruz.

Yüce Atatürk’ün onurlu duruşu sonrasında imzalanan barış ile dostluk anlaşmaları bir süre devam etmiştir. Yunan Helenizm çalışmaları programı ile projesini hazırlamış olan Venizelos döneminde başlamıştı. Bu çalışmalara halen devam ediliyor. Yunan kamuoyunu sürekli Türkiye’ye karşı kışkırtarak zemin kazanmaya çalışıyorlar. Kıbrıs’taki saldırıların temelinde bu olgu yatmaktadır. Orada denediklerinin sonucunu nasıl aldıkları biliniyor.

Böyle bir yapı içerisinde karşılıklı olarak güvensizliğin oluşması da son derece doğaldır. Bizler bu yönlü çalışmaları yapmadığımız halde sürekli olarak suçlanıyor ve yaptırım uygulamaları ile karşılaşıyoruz. Karşımızdakiler bizlerle güven içinde yaşamak istiyorlarsa öncelikle eğitim sistemlerini değiştirerek işe başlamalıdırlar. İki siyasi kişinin veya iki grup görevlinin yapacağı açıklamalarla güven sağlanamayacağını hemen herkes biliyor.

Kıbrıs’ta da uzun süre önce ortalık yerlere konulan Güven Yaratıcı Önlemler Paketi tarihin kara sayfalarında yerini almıştır. BM tarafından hazırlanan 100 maddeden oluşan öneri paketinin uzun soluklu mücadeleden sonra nerede olduğu bile bilinmiyor. Bu tür önerilerde başarının temelinde halkın karşılıklı olarak güveninin sağlanmasını gerekli kılıyor.

Bay Çipras’ın yukarıdaki söylemlerinin dışında Ege Denizinde Kıta Sahanlığını 6 milden 12 mile çıkarma isteğini son dönemde yine gündeme taşıyor. Bu önerisi ile Türkiye’yi bir anlamda yok saymakla kalmıyor ateşle oynamanın ötesine geçerek oldubitti yaratmak istiyor. Bu arada NATO gücünün Ada’da konuşlanmasını da gündeme taşıyanlar AKEL’in konumunu göz ardı ediyorlar. Bunun ötesinde Akdeniz’e yerleşmiş olan Rusya faktörünün de dikkate alınması kaçınılmazdır.

Son dönemde Amerika ile Çin arasında başlayan Ticaret Savaşlarının faturasının 2 trilyon doları aştığı belirtiliyor. Buna koşut Çin şirketlerinin bölge ülkelerindeki yatırım hacmi her geçen gün artıyor. Bu durum yeni bir soğuk savaş çığırtkanlığının yaşanmasına neden olurken bölge dengelerinin değiştiği kendiliğinden belli oluyor.

Böyle bir ortamda Türkiye ne yapabilir hangi rolleri üstlenebilir? Sorusunun yanıtının verilmesi gerekiyor. Türkiye Kıbrıs’ın Garantörü ülke olarak karşımızdakilerin sahip olduklarını savladıkları bütün haklara eşit olarak sahiptir. Bu nedenle sıklıkla yinelediğimiz gibi kendi Münhasır Ekonomik Bölgesini ilan etmelidir. Kıbrıs’taki Rum Yönetiminin ilan ettiği MEB, kıta sahanlıklarının dışında uluslararası deniz alanlarındadır. Bu hususun unutulmaması gerekiyor. Bir başka unutulmaması gereken en önemli husus ise 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türk’lerle Rum’ların eşit egemenliği temelinde kurulduğudur.

Bütün bunları yan yana, alt alta, üst üste koyduğumuz zaman Türkiye’nin uluslararası Hukuktan kaynaklanan haklarının olduğunun bilinmesi gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…