“Rum’ların unuttukları bir şey vardır. ‘yalancının mumu yatsıya kadar yanar’. Rum’lar için yatsı çoktan geçmiş, gün ağarmış, etraf aydınlanmakta ve 1963 – 1974 olaylarına neden olan çirkin gerçekler bir bir görülebilmektedir”. 1979

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         İngiltere’nin AB’den boşanma işleminden duyulan rahatsızlık nedeniyle Bakanlar birer ikişer istifa ediyorlar. İstifalar, baskılara daha fazla dayanamayan Başbakan Theresa May’e kadar ulaştı. Herhangi bir değişiklik yaşanmadığı takdirde O’da görevinden ayrılıyor. Üzerinde güneşin batmadığı eski şaşalı imparatorluk günlerinin özleminin bu istifalara neden olduğu belirtiliyor. Dünyanın 5. büyük ekonomisine sahip olan ülkenin Kraliçe’nin de görüşünün alınarak bu yola girdiğinin de unutulmaması gerekiyor. Milenyum çağına girildiğine göre imparatorluk düşleri de tatlı bir düş olarak kalabilir.

Birinci Paylaşım Savaşı’nın sonrasında dünyada imparatorluk düşlerinin sonlanmasına yaradığı da biliniyor. Bu dönemde İngiliz İmparatorluğunun yıkılmamasına karşın sarsıntı geçirdiğinin de unutulmaması gerekiyor. İ-kinci Paylaşım Savaşı sonrasında başlayan İngiliz sömürgelerindeki özgürlük mücadeleleri Anadolu’da gerçekleşen bağımsızlık savaşını örnek alıyordu. Yeni model devletlerin kurulmasına karşın sömürgelerde bırakılan izler ne yazık ki günümüzde dahi silinemiyor.

İngilizlerin terk ettikleri ülkelerde başlatılan iç çatışmalar Kıbrıs özelinde de olduğu gibi uyuşmazlıklara dönüşerek yaşamını sürdürüyor. Bu nedenle Ada’nın güneyinde bulunan yönetim dışarıdan aldığı desteklerle hidrokarbon rezervlerinin kendilerinin olduğu savı ile bazı ülkelerle anlaşma yapıyor. Buna koşut Kıbrıs Türk’lerini, müzakere yapıyoruz görüntüsü altında sürekli olarak oyalıyorlar. Oynanmakta olan bu orta oyununun artık sonunun gelmesi gerekiyor.

Yapılan hidrokarbon anlaşmaları ile bölge dengelerinin de değişmekte olduğuna tanık oluyoruz. Yunanistan – İsrail – Mısır ile güneydeki Rum yönetiminin oluşturdukları yapıya Amerika’nın da örtülü destek verdiği görülüyor. Amerika’nın bu desteği ile Doğu Akdeniz stratejisini de temelinden değiştiriyor diye düşünmek abartı olmasa gerek. Bu değişikliği yapmaya çalışırken Ada’nın güneyindeki AKEL, bu oluşuma karşı tavır almaya çalışıyor. Bu çalışmayı “Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu engellemeye ve Kıbrıs’ın Amerikan sömürgesi haline getirmeyi hedefliyor” diyerek karşı çıkıyor.

Karşımızdakiler bu çabalarını sürdürürlerken kendilerine uygulanan Amerikan silah ambargosunu kaldırmak için çalışıyorlar. Haravgi gazetesi konuya ilişkin olarak Amerikan Temsilciler Meclisine sunulan ambargonun kaldırılması önersine bölgenin Amerika’nın sömürgesi olmasının ötesinde Rusya’nın Doğu Akdeniz’deki nüfuzu ile müdahalesini engelleme çabası olarak destek arandığını yazıyor. Burada sahnelenmek istenen yeni oyun bölge ülkelerinin Rusya yerine Amerikan silahlarını almasına yönelik bir yarış olduğudur. Türkiye’nin de almayı planladığı S-400’leri bu çerçevede değerlendiriyoruz. Bay Trump’ın Kongreyi dışlayarak Suudi Arabistan, BAE’leri ile Ürdün’e 8.1 milyar dolarlık silah satacağının açıklaması yukarıda özetlediğimiz durumu çağrıştırıyor.

İngiltere’nin önde gidenleri Kıbrıs’ın ilan ettiği MEB’nin şaibeli olduğu ısrarlarına devam ediyorlar. Karşımızdakiler ise “bir bölgenin şaibeli olup olmadığını belirleyecek olan İngiltere değil” diye açıklama yapıyorlar. Bu yöndeki karşılıklı tartışmalar devam ederken Ada’daki Egemen İngiliz Üsleri konusu da tartışmaya açıldı. “Kıbrıs’taki Kraliyet Kolonisi artıklarına karşı eylem” çağrısı yapılıyor. Yakın çevremizde bunlar yaşanırken bizler ne mi yapıyoruz sorusunun yanıtını sizlere bırakıyoruz.

Düş görerek peynir yüklü geminin yürüyemeyeceğinin görülmesi gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…