Namaz, dünyada birçok musibet ve felaketlere karşı, ahirette de cehennem ateşine karşı bir kalkandır. Koruyucudur… İnsanı, kabir azabına karşı savunur.

Namazın kendine has vücut dili vardır. Kendisine özgü terimleri vardır. Namazın kendine özel vakitleri vardır. Namaz, kul üzerindeki Allah haklarından bir haktır. Namaza ait usul ve kaideler vardır.

Namaz kılan birini, namaz kılmayan biri karşıdan gördüğünde; o kişinin namaz kılıyor olduğunu namazın kendine has dilinden anlar. Bir başkası, namaz kılmakta olan birinin hâl ve hareketlerinden o kişinin namaz kılmadığı kanaatine varırsa, o kişinin namazı bozulur. O kişi, namazın gerekenleri dışına taşmıştır.

Beş vakit namazın farz kılınmasında ki hikmet sual edildiğinde;  ulama demiş ki,  Cenab-ı Hakk, her bir vakit için farklı bir hikmet irat buyurmuştur.

          Cebrail, Miraç’tan sonra Hz. Peygamber’e namaz kılmayı talim etmiştir. Resülullah’a,  namazda ilk uyanda Hz. Hatice olmuştur. Peygamberimizin ilk cemaati, eşi Hatice’dir.

            Hz. Peygamber: “Sabah namazını cemaatle kılana Hz. Âdem ile bin hac yapmış sevabı verilir. Öğle namazını cemaatle eda eden Hz. İbrahim ile iki bin kere hac yapmış sevabı alır. İkindi namazını cemaatle kılana Hz. Yunus ile üç bin kez haccetmiş sevabı verilir. Akşam namazını cemaatle kılana Hz. Musa ile dört bin defa hac yapmış sevabı bağışlanır. Yatsı namazını cemaatle ifa edene Hz. İsa ile beş bin haç etmiş sevabı verilir, buyurmuştur.

Hz. Resul: “Cuma günü bir saat vardır ki, o süre duaya icabet vaktidir. Duası o vakte denk gelenin istekleri kendisine verilir.” ve bir başka hadis-i şerifte “Mazeretsiz üst üste üç cumayı terk eden münafıklardan yazılır.” buyurmuştur.

Hz. Peygamberimiz: “Farzlardan sonra en makbul namaz gece namazıdır. Geceleyin teheccüd namazı kılanın yüzü nurlanır.

Kasıtlı olarak sabah namazını terk edenden iman usanır. Öğle namazını kasti terk edenden Kur’an usanır. İkindi namazını kasıtlı olarak terk edenden peygamberler usanır.  Akşam namazını kasti terk edenden melekler bezer. Yatsı namazını kasıtlı terk edenden rahman usanır. Rahman: “Sen, Benden usandığın gibi Ben de senden usandım.” buyurur.” buyurmuştur. 

Bir Müslüman, abdest ile maddi ve manevi pisliklerden temizlenip gönlünü de sair kötülüklerden arındırarak namaza duran;  Kâbe’yi iki kaşı arasına alsın. Cenneti sağına ve cehennemi soluna koysun. Azrail’in ensesinde hazır beklediğini bilsin. Allah’ın huzuruna durduğunu aklında tutarak saygı ile iftitah tekbirini alsın. Allah’ın rızasından gayri her şeyi arkaya attığına emare olarak tekbir alırken ellerini kaldırsın. Gönlünü Allah’a bağladığının göstergesi olarak ellerini bağlasın. Namazda korku ve ümit hâlinde yaşar olduğu şekilde dursun.

Namaz hâlinde kişi, hürmetli bir şekilde kıraat etmeli. Rükû ve secdeleri yapmalı. Bunun göstergesi olarak da yalvarış ve yakarış ile tahiyyatta “Ettehıyyatü” yü okumalı.  Korku ve ümit ile selam vererek namazdan çıkmalı. Israrla, Allah’a dua bulunmalı.

Kur’an’ın Bakara suresi ayet 152’de Allah: “Siz, Beni anın ki, Ben de, sizi anayım.” bu ayette birkaç mana vardır, diyor müfessirler. Şöyle ki:

-Beni itaatle anın, Ben de sizi rahmetimle anayım.

-Beni dua ile anın, Ben de sizin duanızı kabul etmekle anayım.

-Beni nimetlerimle anın, Ben de sizi yardımım ile anayım.

En büyük ibadet Allah’ı zikirdir. Allah’ı zikir, yedi uzuv ile olur. Gözün zikri Allah için bakmak ve ağlamaktır. Kulağın zikri Allah adına hak ve hakikati dinlemektir. Dilin zikri Allah’ı hamd, şükür ve hakikati söylemektir. Elin zikri cömertlik ve haramdan uzak durmaktır. Ayağın zikri ibadet için harekettir. Kalbin zikri korku ve ümit halinde yaşamaktır. Ruhun zikri Allah’a teslimiyet ve haktan gelene rıza göstermektir.

Yeri gelmişken namazla ilgili bazı deyimleri açıklayalım:

Salât; namaz demektir. Salât, sözlükte dua anlamındadır. Salât, duanın çoğulu manasındır. Namaz kılana da, musalli denilir. Salât, bir de metin olarak Peygamber Efendimize şu şekilde yapılan dua anlamına gelir. “Allahümme salli ve sellim alâ seyyidina Muhammedin ve alâ ali seyyidina Muhammed…” mana itibariyle de “Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e ve onun ailesine selâmet ve rahmet ihsan buyur.” şeklindedir.

Tekbir: “Allah’ü Ekber” demektir. Tekbir ile Allah’ın yüceliği, büyüklüğü ve Rab oluşu tasdik olunur. Kıyam, ayakta durmaktır. Kıraat Kur’an’dan bir miktar okumaktır.

Rükû; sözlükte eğilmek demektir. Dini terim olarak ise namazın kıyamındaki okuyuştan sonra baş ve sırtı düz tutarak eğilmektir.

Kavvame: Rükû halinden doğrulup bir defa “Sübhane Rabbiyel azim” diyecek kadar ayakta dik durmaktır.

Secde; namaz kılarken yüzü Allah rızası için yere koymaktır. Namaz kılarken peş peşe yapılan iki secdeye “Secdeteyn” denir. Sücûd sözcüğü de secdeler anlamındadır. 

Celse; iki secde arasında bir kere “Sübhane Rabbiyel’azim” diyecek kadar dik oturmak.

Ka’de; namazda “Ettehıyyatü” yü teşehhüd için otururken okumak. İlk oturuşa “Kade-i Ûlâ” ve ikinci oturuşa da son oturuş olan “Ka’de i Ahire” denir.

Rek’at namazın bölümlerinden her biri demektir. Namazın bir rekâtı; kıyam, rükû, secde ve tahiyyattan oluşur. Tahiyyatın olmadığı rekâtta olur.

Şef, namazın iki rekâtlı bölümüne denir. İlk iki rekâta birinci şef, son iki rekâta ikinci şef denir.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!